Dans hayattır

İstanbul muhteşem, İstanbul olağanüstü. AKM'de bugüne dek yaşadığım en görkemli prodüksiyona tanık oldum... Yaşasın! Kentin her köşesi yeni bir festivale "İstanbul Dans Günleri"ne kavuştu. Bu büyülü kentte insan nereye yetişeceğini şaşırıyor! Hayır, hayır, bu yazıyı yazmaya koyulduğum anlarda (dün) İstanbul korkunç! İstanbul felaket! 45 bin polisle İstanbul ablukaya alınmış! Polisin uyguladığı şiddetle, copla, tankla, yere yatırdıklarına ters kelepçe uygulamakla, 1 Mayıs işkencesi yaşatılıyor millete! Tarihi su kemerleri, alanlar, polis duvarlarıyla örülmüş! Unutmayın bu görüntüleri! İşte giderayak hükümetin "Yeni Türkiye'si"! (Zeynep kendine gel! Haleti ruhiyeyi bırak, sadede gel! Baştan başlıyorum:)

CARMİNA BURANA MUCİZESİ

Geçen hafta İstanbul'da gerçek mucizelere tanıklık ettik. 29 Nisan "Dünya Dans Günü"nde Atatürk Kültür Merkezi'ndeki, Carl Orff'un "Carmina Burana"sı, bugüne dek AKM'de izlediğim en görkemli ve en bütüncül sahne olayıydı diyebilirim.

Bestecinin (1895-1982) bu çok popüler eseri, dünya politik konjonktürüne göre birçok yerde (yok Nazi yanlısı, yok komünist yanlısı, yok ahlaksızlık, yok şeytani vb. nedenlerle) kâh yasaklansa kâh göklere çıkarılsa da klasik müzik repertuvarının vazgeçilmezi olmayı sürdürdü ve sürdürecek. Sonuçta ortaçağda yazılmış, aşkı, sevgiyi, doğayı, insanın zaaflarını, duygularını, karamsarlığını, mutluluğunu, umudunu yücelten, kader tanrısına yakarışını ya da meydan okuyuşunu dile getiren dizelerden oluşan 25 bölümlük bir sahne kantatı. Bugüne dek pek çok yerde gelenekselmoderndeneysel, her türlü sahnelendi. Gelelim İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin bu muhteşem prodüksiyonuna.

Akşamımız, Tan Sağtürk'ün Dünya Dans Günü mesajıyla başladı. "Dans edelim. Dans etmek hayattır" diyordu mesajında. Bundan isabetli bir mesaj olamaz.

Bence en akıllı seçimlerden biri, sözlerin çevirisinin altyazı ya da üstyazı olarak Türkçe verilmemesi olmuş. Çok isabetli bir karar. İDOB'un sanat yönetmeni Caner Akgün'ün deyişiyle "metnin izleyiciyi yönlendirmemesi" çok doğru. Kader çarkı dönerken her izleyici kendi duyguları, çağrışımları, sorgulamasıyla baş başa bırakılmış. Sonra:

Sonra Tolga Atalay şefliğinde İDOB Orkestra ve Korosu, Klasik Balesi, Modern Dans Topluluğu, çocuk balesi, çocuk korosu, üç muhteşem solist, soprano Evren Işık Yasemin, tenor Caner Akın, bariton Burak Kul en zor parçaları bile soluk alıp verir gibi bize iletiyor...

Hangisi ön planda derseniz Hiçbiri. Yani hepsi. O kadar da değil.

Ön planda Volkan Ersoy ve Ayşem Sunal Savaşkurt imzasını taşıyan reji. Çünkü AKM'nin tüm teknik olanaklarını kullanmışlar. Adeta başrolü tavanda hareket eden sofito borularına vermişler.

Sadece balerinler dansçılar değil, tüm sahne (döner sahne, inen kalkan platformlar, ön, arka, yan şeritler) hepsi dans ediyor. Neredeyse koro dans ediyor. Müzik zaten dans ediyor. Tüm sahne devinim halinde. Hayır en çok Burhan Sezer'in ışık tasarımı dans ediyor.

Bütün bu devinim ve dansın koreografisi beş ayrı koreografa verilmiş: D. Özaydın, B. Sarıbay, Ö. İnanç, A. Marangos ve F. Güneş'e... Hiçbiri ötekini ezmiyor, hepsi farklı duyarlılıklarla yaratıcılığı yüceltiyor ve birbirini tamamlıyor.