Dijital göçebelere yörük mutfağı

Alanya hem doğasıyla hem gelenekle kurduğu bağ sayesinde, dijital göçebeler için kültürel köprü olabilir. Çünkü artık yemek hikâyesiyle birlikte yeniyor ve Alanya mutfağı geleceğin gastronomi turizmini de besleyebilecek güçte.


Türkiye'de ilk kez düzenlenen Nomad Digital Festival için Alanya'daydım. Adı "Nomad", yani göçebe. Onlar yeni çağın göçebeleri... Laptopu çantasına koyup dünyayı bir ofise, doğayı bir yaşam alanına dönüştüren dijital göçebeler. Alanya'da yeni bir şehir hikâyesinin izlerini gördüm. Burada festivalin Alanya'ya kazandırdığı yeni vizyon, gastronomi turizmiyle kurulan güçlü bağ ve festivalin en güçlü yerel destekçisi Yüksek Mimar Cüneyt Darı'nın kente kattığı öncü ruh birbirine dokunan üç başlık.

Artık şehirler sadece yaşanacak yerler değil, anlam üreten ekosistemler. Nomad Digital Fest için de bu dönüşümün yeni sembolü diyebiliriz. Çünkü Alanya, klasik turizmin ötesinde bir "yaşam alanı" tanımı kazanıyor. Dijital göçebeler burada sadece çalışmıyor, üretiyor; sadece kalmıyor, bağ kuruyor. Bir şehrin hikâyesi de işte böyle âdeta yeniden yazılıyor.

Alanya mutfağı, aslında çoktan bir marka olmaya hazır. Toros eteklerinden inen yaban otları, yaylalardan gelen süt ürünleri, Akdeniz'in taze balıkları ve Yörük kültürünün sade ama derin tarifleri. Burası, hem doğayla hem gelenekle kurduğu bağ sayesinde, dijital göçebeler için kültürel köprü olabilir. Çünkü artık yemek hikâyesiyle birlikte yeniyor. Bir Yörük kadınının tandırda pişirdiği ekmeği görmek, sabah toplanan narın akşamki sosuna dönüşümüne tanıklık etmek, bir tarifin içindeki insan emeğini hissetmek. Yemeği bir kültür ve üretim biçimi olarak yeniden tanımlamakta.

Dijital göçebe mutfağı

Alanya mutfağı köklerini göçebe yaşamın pratik zekâsından alır. Nohutlu etli göleviz, yayla düğünlerinde pişen paşa çorbası, Arap kadayıfı, un helvası ve düğün çorbaları… Her biri bir dönemin hikâyesidir. Basit görünen bu yemeklerde, mevsimsel denge ve paylaşım kültürü vardır. Gölevizin toprağından çıkan tozla bile lezzet yaratabilen bir gelenek bu. O yüzden bu mutfak, dijital göçebelerin aradığı otantik ama çağdaş ruhu taşıyor. Eksik olan, bu zenginliğin yeterince öne çıkarılmamasıydı. Yerel şeflerin, kadın üreticilerin ve genç mutfak profesyonellerinin bu mirası yeniden yorumlaması gerekiyor. Çünkü Alanya mutfağı geleceğin gastronomi turizmini de besleyebilecek güçte.

Bu şehir sadece deniziyle değil, sofrasıyla da anlatılmalı. Belki de "dijital göçebe mutfağı" kavramı ilk kez burada doğacak: Yerel ürünlerin modern tekniklerle yorumlandığı, üreticiden sofraya uzanan bir model. Hem sürdürülebilir bir yaklaşım hem de şehrin turizm sezonunu 12 aya yayacak bir strateji.

Alanya dönüşümün eşiğinde

Bu vizyonun en dikkat çekici temsilcilerinden biri Cüneyt Darı. Kendisi hem yüksek mimar hem turizmci hem Alanyalı. Dünyanın farklı ülkelerinde ödüllü projelere imza atan bir isim. Ama en değerlisi, köklerinden hiç kopmaması. Darı'nın kurucusu olduğu Anjeliq Hotels zinciri adeta Alanya'nın geleceğini temsil eden bir yaşam laboratuvarı gibi mimari, doğa, insan ve gastronomi birbirine dokunuyor. "Biz mekânı ve mutfağı bir bütün olarak tasarlıyoruz," diyor. Gerçekten de öyle.