Bursa’da lezzetin izinde
Tatile giderken, yolunuzun üstünde öyle şehirler vardır ki, yalnızca geçmek için değildir. Bursa geçmişe de geleceğe de sadık kalabilmiş mekânlara ev sahipliği yapıyor.
Bursa, bu yaz yolculuklarımın en lezzetli duraklarından oldu. Eğer siz de Bodrum'a, Datça'ya, Çeşme'ye giderken sadece bir yol molası vermenin dışında, bir sofraya oturmak, bir hikâyeyi dinlemek, bir şehri anlamak isterseniz Bursa'da İskenderoğlu'na uğrayın, Selçuk'un bahçesinde bir öğlen geçirin, Tola'da mevsimi tadın.
157 yıllık lezzet yolculuğu
İskender'in, Bursa'nın kalbinde, Heykel'in hemen kıyısında, küçük bir mavi dükkânda başlayan yolculuğu, aslında yalnızca bir kebap hikâyesi değildir. Bu, aynı zamanda bir yenilik arayışının, bir aile mirasının ve bir şehrin dünya çapında tanınmasına vesile olan lezzet devriminin adıdır: Döner kebap. İskender Efendi'nin başlattığı yolculuk, bugün üçüncü kuşakta, onun torunları olan Neslihan, İlgihan ve İskender İskenderoğlu tarafından sürdürülüyor. Bugün İskender ailesi, Heykel'deki mavi dükkânda gösterilen özeni, Bursa Korupark ve İstanbul Nişantaşı'ndaki şubelerinde de sürdürdüklerini söylüyor.
Her bir mekânda, dönerin yanında domates soslu köz patlıcanı, coğrafi işaretli üzüm şırası, Kemalpaşa tatlısı ve tereyağlı sütlü kadayıf sunuluyor. Ailenin en yeni heyecanı ise, Bursa Downtown AVM'de açtıkları modern konseptli şube. Burası sadece bir restoran değil, İskender markasının geleceğe attığı güçlü bir adım.
Kültürpark'ın gölgesinde
Bursa'nın kalbinde, 1967'den bu yana hizmet veren Selçuk Restaurant, yalnızca Bursa'nın değil, Türkiye'nin gastronomi belleğinde ayrı bir yere sahip. Kurucusu İdris Aniş'ten devraldığı bu emaneti bugün ikinci kuşak olarak yaşatan Selçuk Aniş, Teknik Üniversite yıllarında adının yanına "işkembe çorbası kaynatacak" notu düşülmüş bir isim. Mühendislik yerine mutfağı seçmiş, iyi ki de öyle yapmış. Çünkü o günden bugüne Selçuk'un bahçesi yalnızca ağaçlarla değil, anılarla da büyümüş. Selçuk'un menüsünde bir yandan kasap köfte, kuzu tandır, dana eskalop, Arnavut ciğeri, avcı böreği, işkembe çorbası gibi 50 yılı aşkın süredir değişmeyen klasikler; diğer tarafta kadayıfa sarılı pastırmalı çıtır, zeytinli karides, pancarlı keçi büş, kabak çiçeği tempura gibi yaratıcı dokunuşlar yer alıyor. Mevsim yazsa taze semizotu salatası, meyveli enginar, çağlalı bakla. Kışsa kestaneli lahana dolması, portakallı kereviz. Sakatat severler için ise âdeta bir cennet; beyin, uykuluk, kokoreç; haşlama, tava ya da söğüş. Selçuk Bey, her akşam misafirlerini tek tek karşılıyor, ilk kez gelenlerle mutlaka tanışıyor.