Etiketlenme korkusuyla teşhis gecikiyor

Ruh sağlığı konusunda anlamadan, dinlemeden sosyal medya üzerinden yapılan yorumlar, ya çok hızlı teşhis konulmasına ya da teşhisin gecikmesine sebep oluyor. Türkiye'de yapılan araştırma, ailelerin, çocuklarının ruh sağlığından habersiz olduğunu gösteriyor.


Teknoloji, bilgiye ulaşmayı kolaylaştırsa da doğru bilgiyi seçmek ayrı bir beceri istiyor. Her konuda olduğu gibi ruh sağlığı konusunda da sınırsız bilgi var. İnternet üzerinden yapılan çoktan seçmeli testlere, 10 maddede depresyonda olup olmadığına karar veren sayfalara karşı dikkatli olmak gerekiyor. Özellikle çocuklara çok hızlı bir şekilde otizm ya da hiperaktivite teşhisi koymak moda oldu. Ya da tam tersine, teşhiste geç kalınıyor. Sadece ruh sağlığı çalışanları değil, sosyal medyada ünlü pek çok yüz, psikolojik hastalıklar konusunda yorum yapabiliyor. Otizme sebep olan ilaçlar, depresyonu geçirecek bitkiler, hiperaktiviteyi azaltacak reçetelerle dolu etrafımız. Tüm bunlar ruh sağlığı okuryazarlığının önemini artırıyor. Bu alanda çok değerli çalışmalar yapan psikolog Dr. Evren Morgül ve Doç. Dr. Derya Atalan Ergin, son olarak ülkemizde 500 anne ile görüşerek bir araştırma yaptı. Araştırma sonuçlarına göre aileler, çocuklarının ruh sağlığından bihaber. Morgül ve Ergün'ün, sorulara birlikte verdiği yanıtlar, o yüzden çok değerli.

Ruh sağlığı okuryazarlığı ne demek, bu alanda çalışmayan biri nasıl iyi bir okuryazar olabilir

Ruh sağlığı okuryazarlığı, kişinin ruhsal sorunları doğru tanıyabilmesi, güvenilir bilgiye ulaşabilmesi ve uygun yardımı nereden alacağını bilmesi demek. Tıpkı fiziksel sağlığımızda yüksek ateşi veya ağrıyı ciddiye alıp doktora gittiğimiz gibi, ruhsal sorunların belirtilerini ve ne şekilde destek alınması gerektiğini bilmek çok önemli. İyi bir ruh sağlığı okuryazarı olmak için bilimsel kaynakları ve güvenilir kurumların yayınlarını takip etmek, sosyal medyada dolaşan bilgi kirliliğinden uzak durmak ve duyduğumuz her bilgiyi doğru kabul etmemek çok değerli.

İyi bir ruh sağlığı okuryazarı olmalıyız

Günümüzde gerek sosyal medyadaki yoğun bilgi paylaşımı gerekse yapay zekâ araçları nedeniyle ruhsal hastalıklarla ilgili çok fazla veri var. Bu konuda aileler nelere dikkat etmeli ve nasıl yaklaşmalı

Bugün sosyal medyada veya yapay zekâ uygulamalarında çok sayıda sözde "psikolojik bilgi" dolaşıyor. Ancak bunların büyük bir kısmı bilimsel temelden uzak veya yanlış yönlendirici olabiliyor. Ailelerin burada yapması gereken en kritik şey, bilgiyi süzgeçten geçirmek. İşte tam bu noktada ruh sağlığı okuryazarlığı kavramı karşımıza çıkıyor. Aileler temel ruh sağlığı bilgisine sahip olduklarında, yanlış yönlendiren içerikleri daha kolay fark edebilirler. Benzer şekilde, çocuklarının psikolojik sağlığıyla ilgili şüpheleri varsa danışılacak ilk adresin, her zaman ruh sağlığı profesyonelleri olduğunu bilmeliler.

Bu konuda yeni yaptığınız araştırmanın sonuçları ne söylüyor

Ülkemizin farklı illerinde yaşayan, yaklaşık 500 anneye çocukların olası ruh sağlığı sorunlarını ne ölçüde tanıyabildiklerini anlamak için sorular yönelttik. 2025 yılında uluslararası dergilerde yayımlanan bu çalışmalarımız, çarpıcı bulgulara işaret etti. İlk çalışmamızda annelere, "Dikkat Eksikliği Ve Hiperaktivite Bozukluğu" (DEHB) konusunda belirtileri tanıyıp tanıyamadıklarını sorduk. Ancak annelerin yalnızca yüzde 14'ü doğru tanıyabildi. Büyük bir çoğunluk "çocuğun kişiliği böyle, biraz tembel" veya "anne baba yeterince ilgilenmiyor" gibi yüzeysel açıklamalar yaptı. İşte toplumdaki bu bilgi eksikliği ve yanlış inançlar, hem damgalamayı artırıyor hem de çocuğun zamanında yardım almasını geciktiriyor. Benzer şekilde, yaptığımız başka bir çalışmada annelerin yalnızca sadece yüzde 20'si "Travma Sonrası Stres Bozukluğu"nu (TSSB) doğru tanıyabildi. Üstelik TSSB belirtilerini tanıyamayan birçok anne, çocuğun yaşadığı travma belirtilerini "suçluluk, pişmanlık" ya da "depresyon-kaygı" gibi kavramlarla açıkladı. TSSB'nin görece daha yüksek oranda bilinmesi, ruh sağlığı okuryazarlığının toplumsal ve kültürel faktörlerden nasıl etkilendiğini de gösteriyor. Türkiye'nin travmatik olaylarla sıkça karşılaşan bir ülke olması ve medyada bu konunun sıkça gündeme gelmesi TSSB farkındalığını artırırken, DEHB çoğu zaman çocuğa ya da aileye atfedilen bir 'kusur' gibi algılandığı için etiketlenme korkusuyla gizlenebiliyor.

İlk sinyalleri fark etmek oldukça önemli