Edep sen ne güzel şeysin!

Ayşe Kulin'in babannesinden aktardığı çok ibretli bir hatıra var. Çocuktum diyor, babannemin bahçesinde oynuyorum. Babannem de et pişiriyor.

Birazdan çıkıp bahçe duvarına bitişik evdeki komşusuna sesleniyor. Ayşe'nin canı sizin ağaçtaki şu eriklerden çok çekmiş komşucum, biraz verebilir misin Komşu da tabii ki büyük bir memnuniyetle diyerek hemen bir tabağa koyup veriyor.

Ben diyor nasıl kızıyorum babaanneme, ben öyle bir şey istemedim, neden böyle söyledin Babannem tabağı evdeki bir kaba boşaltıyor, komşunun tabağına et yemeğinden koyuyor, -hani tabak boş gitmez ya- bunu komşuya ver diyor.

Ben yine anlamıyorum diyor Ayşe Kulin, ama babaanne bunun için neden yalan söylüyorsun, yine verirdik bu şekilde. Tabiî ki verirdik kızım ama o zaman incitirdik. İyiliğin incitmeden yapılanı makbul.

Büyüklerimden gördüğüm Müslümanlık böyleydi diyor yazar, güzel ahlâkla bezenmiş bir şekildeydi.

Yapılan iyiliğin de bir âdâbı, edebi olduğunun, karşındakini rencide etmeden yapılanın bir örneğiydi bu sadece. Benzerlerini çok farklı zamanlarda gördüğümüz, öğrendiğimiz Küçük Ağa romanı, TRT'de dizi olarak yayınlanmıştı, bilenler bilir.

Bir sahnesinde Küçük Ağa -nâm-ı diğer İstanbullu Hoca- Emine Hanım'la izdivaç ediyor. Daha önce birbirlerini belki de hiç görmemişler, belki hanım gizlice kapı aralıklarından görmüş ama hoca hiç görmemiş diye hatırlıyorum, zira devrin âdeti böyle.

Gelinin yüzünü açtığı sıradaki o utanma duygusunu, o gözlerini yerden kaldıramama halini, göz göze gelince de eşini beğendiğini gösteren o sımsıcak gülümseme, edep timsali bir terbiyenin helalinden bile çekinme raddesinde verildiğinin dersiydi. Yıllardır hiç unutmadan aklımda kalmış.

Ve ben henüz yeni yetişme bir kızım, karşı eve acele ile geçiyorum. Mahallede camiden dönen bir amcanın önünden tam hızla geçmek üzereyken sert bir sesle durdurdu. Zaten soyadı da Sert'ti amcanın. Kızım dedi, yaşlı bir adam, büyüğün olarak geçiyorum, sen önümü kesiyorsun, olmaz böyle. Önce büyük geçsin diye beklenir, sonra geçilir, ailenden hiç görmedin mi

Tabiî ki üslûp çok ağırdı, canım yandı, ağlayacak gibi oldum, cevap veremedim vermezdim de. En azından o kadarını biliyordum:) Çok gücendim, kırıldım, fakat hemen sonra hak verdim. Benim yaptığım yanlış, amcanın üslubu yanlış olmakla beraber tepkisi doğruydu. Edep burada da büyüklere her daim söz, hâl, davranış, cemiyet hayatındaki öncelikler meselesinde saygı göstermek şeklinde tecelli ediyordu.