"Cennetin Çocukları"

Mahir İz öğrencilerine, maaşa geçtiğiniz zaman maaşınızın yüzde iki buçugunu zekât olarak verin tavsiyesinde bulunurmuş.

Bir öğrencisi "Hocam bizim etimiz ne, budumuz ne, hem zekât nisap miktarı ile alâkalı bir durum. Nasıl olacak" diye itiraz ederek sorunca da o ibretli cevabı verir. Evlâdım ben bilmiyor muyum maaş dediğin ay ortasında biter, belki ömür boyu zekât verecek durumda da olmayabilirsiniz. Ama elinizi vermeye alıştırın ki paranız bereketlensin, zekât verecek durumda olunca da alışkanlık icabı kolayca yerine getirebilesiniz! Sonradan profesör olan bir öğrencisi "İmamlık yaptığım yıllarda hocamın bu tavsiyesini hiç aksatmadan yerine getirdim. Hiç darlık cekmediğim gibi alan hoca yerine, veren hoca imajı ile itibarım da arttı" diyerek ibretle naklediyor bu durumu.

Evet TRT1 ekranlarında yayınlanan "Cennetin ocukları" dizisinde bu anektod bir sahnede tekrarlandı Baytar Ahmet yanında çalıştırdığı oğlu Adem'e ilk maaşını verirken aynı tavsiyelerde bulundu.

Dizi hem içerik, hem de verdiği mesajlar açısından çok orijinal. Konu zenginliği, iyi-kötü mukayesesi, insanın kötülükten iyiliğe geçişinin İskender&Kâmil denkleminde ince ince sunulması, fedakârlık, çalışkanlık, diğergâmlık değerlerinin ince ince işlenmesi açısından gerçekten takdiri hak ediyor.

İlk bölümde bir annenin ikiz çocuklarından birinin öldü diye gösterilip çalınması ve illegal bir hayata itilmesi, yanında olanın ise meçhul bir kayıptan sonra öldüğünün bile bilinmemesi-zira gerçeküstü bir kurgunun devreye girmesiyle ikizi onun yerine geçiyor-özelinden "Dünyanın, çocukluğu habersizce çalınan bütün çocuklarına, Cennetin çocuklarına..." mesajı ile bir soykırıma ithaf edilmesi başlı başına övgüyü hak ediyor.