Psikolog Prof. Dr. Acar Baltaş: Stres keman yayı gibidir akort ister
Bir dönemin en popüler haber başlığıydı: 'Çağın hastalığı stres!' Bugün de 'stres' gündelik hayatta en sık kullanılan kavramlardan biri; iş stresi, ev stresi, okul stresi, ilişki stresi, aile stresi, gündem stresi… Türkiye'de 1980'li yıllardan itibaren 'stres' ve 'beden' dili kavramlarının yerleşmesinde, psikoloji-nin insan ihtiyaçları ve iş hayatının sorunları için bir çözüm olduğunu gösteren öncü isimlerden psikolog Prof. Dr. Acar Baltaş ile buluştuk. Hem eski albümleri karıştırdık hem günümüz 'stres kaynakları'nı ve bunlarla baş etme yöntemlerini konuştuk…
1- Stressiz bir gününüz geçiyor mu Günümüz dünyasında bu soruya "Hayır" diye cevap vermek zor… Stresi nasıl yöneteceğiz Nasıl mutlu olacağız Huzur nerede Kitapçılarda en çok satanlar listesinde ilham veren başarı öyküleri ve kişisel gelişim kitapları hep üst sıralarda… Psikolog Prof. Dr. Acar Baltaş, bu konulara 1980'li yıllardan itibaren kafa yormaya başlamış, seminerler vermiş, çalışmalar yapmış, psikolojinin günlük hayatımızdaki sorunların çözümü için kullanılmasında öncü olmuş isimlerden biri. Çok sayıda kitabı var; ilk baskısı 1990 yılında yapılan, Prof. Dr. Zuhal Baltaş ile yazdığı Stres ve Başa Çıkma Yolları, devamında Hayat En Çok İyileri Kırar, Hayatın Hakkını Vermek, Bir Yolculuk Olarak Liderlik, Akılsız Duyguların Cezasını Kararlar Çeker… Günümüz dertlerine eğilmeden onun kendi hikâyesini öğrenelim.
Haberin DevamıProf. Dr. Acar Baltaş -ZeynepBilgehan
HAREKETLİ BİR ÇOCUKTUM
'Stres'in olmadığı yıllardayız… Prof. Dr. Acar Baltaş, üç kuşak İstanbullu bir ailenin iki çocuğundan ilki olarak 1947 yılında Arnavutköy'de bir yalıda dünyaya geliyor. Baltaş, "Annem ev hanımı, babam Türkiye'nin ilk tıbbi satış temsilcilerindendi" diye başlıyor anlatmaya: "Mutlu bir çocukluğum oldu; yüzerdim, balık tutardım, denizde vakit geçirirdik... Çok hareketliydim. Bugün olsa tıbbi teşhis alabilirdim (gülüyor)..." Arnavutköy İlkokulu'ndan sonra İstanbul Erkek Lisesi'ne giriyor. Okul disiplininde biraz zorlanıyor. Onu kurtaran okuma tutkusu oluyor: "Bazı hocalarımın şefkatiyle okulda tutuldum. Kafka, Sartre, Bertrand Russell okurduk. Spora meraklıydım; yüzme ve su topunda derecelerim vardı."
SENE1959
2- DÜNYAYA ÖNYARGISIZ BAKMAK
Okulda ilgisini çeken iki hoca var; biri Alman edebiyat hocası Rudolf Mayer, diğeri psikoloji hocası Nurettin Topçu. Baltaş: "Mayer bize kitapların alt metnini deşifre etmeyi, dünyaya kendi önyargılarımız dışında bakmayı, var olan görüşlerimizi sorgulamayı öğretti. Nurettin Hoca da fikir dünyası çok engin bir insandı. Psikoloji okumaya lise ikinci sınıfta karar vermiştim. Bunda okuduğum bir kitabın etkisi vardı: Siegfried Lenz'in yazdığı Türkçeye 'Söylenti' diye çevrilen 'Stadtgesprach.' Bir fiyord kasabası işgal ediliyor; işgalciler, kasaba sakinleri, işgale karşı gelenler… Baktığınız perspektife göre doğruların değişebilmesi, ona göre tarafları anlamaya çalışmak… 15 yaşında bir genç olarak bunlara kafa yormaya başladım. Fikir dünyamı etkileyen diğer iki isim İffet Ercem ve İbrahim Yücel oldu."
Haberin Devamı"Sahip olduklarımızın değerinin farkında olmalıyız. Oyun bittiğinde tüm taşlar aynı kutuya giriyor. Firavunlar yeraltı sarayları yapmış. Bir bedenleriyle, bir de isimleri son kez anılınca ölüyorlar. Önemli olan isminizin iyi anılmasına imkân sağlayacak hayat yaşamak."
3- 'NE YAPACAKSINIZ RUH MU ÇAĞIRACAKSINIZ'
Baltaş, 1968 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü'ne giriyor: "O zamanlar psikoloji popüler bir alan değildi. 50 kişilik sınıfta yalnızca beş erkek vardı. Psikoloji, 19. yüzyılda Almanya'da laboratuvarda doğmuş bir disiplindir. Felsefeden böylece ayrılmıştır ama okulda hocalarımız yaptıkları işi pek ciddiye almazlardı. Dışarıda da 'Ne yapacaksınız, ruh mu çağıracaksınız' diye 'espri'lere maruz kalırdık." Bu dönemin en önemli kazanımı kütüphanede tanıştığı okul arkadaşı oluyor; bugün aynı zamanda iş ortağı da olan eşi Zuhal Baltaş…
Haberin DevamıSENE - 1967
4- ÖĞRENCİLİĞİMDEHEP ÇALIŞTIM
Asıl laboratuvarı öğrenciliği boyunca devam eden çalışma hayatı oluyor: "Harçlığım vardı ama 'Bu bütçeyle nasıl yaşarım' demek yerine hep 'İstediklerimi yapabilecek bütçeyi nasıl kazanırım' diye baktım. İlk işim Veliefendi Hipodromu'nda bilet satmaktı. Otellerde resepsiyonculuk, İstanbul'un en gözde kulübü Galata Kulesi'nde takdimcilik ve diskjokeylik yaptım. Bu tecrübelerden, sıradan gibi gözüken işleri yapan insanların emeğine saygı göstermeyi öğrendim. O genç insanları gördüğümde onlara karşı hep anlayışlı ve bütçeme göre cömert oldum."
SENE 1965
5- 'FREUD FALAN ANLAMAM BEYNİ ÖĞRENECEKSİN'
Mezuniyetten sonra iki yıl psikoloji ve felsefe öğretmenliği yapıyor. Ardından Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı'nda Prof. Dr. Nedim Zembilci'nin yanında doktoraya başlıyor: "Klinikte psikologlar ancak teknisyen gibi çalışırdı. Zembilci, çizgi dışı biriydi: 'Öyle Freud falan anlamam, beyni öğreneceksin!' dedi." Baltaş, 1997 yılında profesör oluyor.
Haberin DevamıDÜNYAMI KADIN ŞEFKATİ ZENGİNLEŞTİRDİ
"Hayatımdaki kadınlar açısından dünyanın en şanslı insanlarından biri olduğumu düşünüyorum. Annem, kız kardeşim ve eşim, hepsi kadın şefkati ve enerjisinin örnekleri olarak dünyamı zenginleştirmiştir."
SENE1972 -'Nişanımız'
6- STRESLE HAYAT
Eşiyle 1983'te Türkiye'de ilk defa 'stresle başa çıkma seminerleri' düzenliyorlar: "Biz 'Stres hastalık değildir ama iyi yönetilmezse hastalıkların temeli olur' diyorduk. Stres, bir keman teli gibidir; fazla gevşek olursa ses çıkmaz. Fazla gergin olursa kötü ses çıkar, bir noktada da kopar. Hayatımızda olması gereken stresin optimal düzeyi var; akort. Bütün mesele kendiniz için doğru akordu yapmakta… Potansiyeliniz ancak konfor alanınızın dışında ortaya çıkıyor."