Arkeolog, yazar Nezih Başgelen: 'Taş tepeler' bizi daha çok şaşırtacak

Merakı çok, şapkası da çok! Henüz dokuz yaşında arkeolojiye merak sarıyor, 15 yaşında İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde çalışıyor, her temel kazma şantiyesinin başında gönüllü arkeolog olarak bulunuyor… 1970'li yıllardan itibaren kazı alanlarını, antik kentleri geziyor, belgeliyor ve yazıyor. 48'inci yılını geride bırakan Arkeoloji ve Sanat dergisinin kurucusu arkeolog, yazar, yayıncı Nezih Başgelen ile buluştuk, hem kendi hikâyesini dinledik hem arkeoloji alanındaki gelişmeleri öğrendik. İnsanlık tarihini değiştiren Taş Tepeler'in ortaya çıkarılmayı bekleyen sürprizlerini konuştuk...

Nereden geldik, nereye gidiyoruz Uzay çalışmalarıyla evren hakkında sırlar aydınlanırken arkeologlar da yerin altından yeni bulgularla 'insanlık ailemiz'in tarihçesini çıkarıyor. Nezih Başgelen, arkeolog olarak yaptığı çalışmaların yanında kurucusu olduğu Arekoloji ve Sanat dergisi, yayınevi ve yazdığı kitaplarla uzun yıllardır arkeolojinin toplumla buluşmasını da sağlayan bir isim… Onunla Galata'da, eşi Sema Hanım ile birlikte sahibi olduğu ArkeoPera Kitapçısı'nda buluştuk. Üç katlı binada, üç bin yıllık insanlık tarihinin her alanıyla ilgili kitap veya yayın bulmak mümkün. Önce onun kendi tarihçesini dinleyelim. Nezih Başgelen, 1958 yılında İstanbul'da, Balkan göçmeni baba tarafı ailesinin yerleştiği Cerrahpaşa-Vefa semtinde, iki katlı ahşap bir evde dünyaya geliyor. Babası, o dönem Marshall yardımıyla inşa edilmekte olan Yeşilköy Havalimanı'nın Elektronik Kısım Şefi.

Haberin Devamı

'İKİ DÜNYA ARASINDA YAŞADIM'

Başgelen'in çocukluğunun bir kısmı tarihi Vefa'da, diğeri 'yeni' Yeşilköy'de geçiyor: "İki dünya arasında yaşadım. İlkokula başladığım Yeşilköy eski Levantenlerle Osmanlı ve erken Cumhuriyet aydınlarının oturduğu bir yerdi. Tarihi Vefa civarı da ilgimi çok çekerdi. Trene atlayıp Yeşilyurt'a giderken surları, eski evleri görüp 'Acaba buralarda kimler oturmuş' diye hep merak ederdim. Ayaklarım üstünde özgürce gezebilme imkânı bulduğum anda oraları gezmeye gidip sünnet düğünümde gelen fotoğraf makinesiyle fotoğraflar çekiyordum. Babam da tarihe meraklıydı. Eve giren tarih mecmualarını karıştırırdım. Her şeye meraklıydım."


SENE 1968 - Fethiye'de arkeoloji merakının başladığıgünlerde

LAHİTLERLE GELEN SORULAR

İşlerin ciddiye binmesi o henüz 10 yaşındayken oluyor. Yaz tatilini geçirmek üzere Fethiye'ye öğretmen teyzesinin yanına gidiyor. Burada gördüğü lahitler kafasındaki soruları artırıyor: "Her tarafta Likya lahitleri ve kabartmalar vardı. Kim yaşamış burada Bu mezarları kim yapmış Sorduğum sorulara cevap bulamıyordum. Daha sonraki yazlarda yine aile ziyareti için gittiğim Karadeniz, Kars ve Kapadokya'daki tarihi yerlerde de aynı sorunla karşılaştım. İstanbul'da bile anıtsal yerler hakkında bilgi bulmak zordu. Kars'ta halamlar tam kalenin yanında oturuyordu. Açılır açılmaz Kars Müzesi'ne koşuyordum. Evdeki kütüphanede sürekli okuyordum ama ne sorularımın cevapları vardı ne de arkeoloji konusunda yayın… O zaman arkeolog olmaya karar verdim."

Haberin Devamı


Nezih Başgelen - Zeynep Bilgehan

RESSAMIN KAYIP MEZARINI BULDUM

Lisede: "Hayat Tarih dergisinde ressam Amadeo Preziosi'nin hikâyesini okumuştum. Mezarı kayıptı. Arkadaşlarla bir cangıl gibi olan Latin Katolik Mezarlığı'na gittik. Otları temizleyip mezarı bulduk. İlk yazım Hayat Tarih'te yayınlandı. Beni 'Küçük Araştırmacının Marifetleri' başlığıyla haber yaptılar. Hafta sonları tarihi yerleri gezip Pirelli dergisinde aylık gezi yazıları yazdım."


SENE 1978 - Arkeoloji ve Sanat Dergisi ilk sayı hazırlıkları

MÜZEDEKİLER BENDEN İLLALLAH ETTİ

17 yaşında ilk kazıya katılıyor: "İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin kütüphanesinde üçüncü kütüphane memuruyken bir sabah Aya İrini önünde hafriyat kazı çalışması yapıyorlardı. Bizans seramikleri, takalar, neler neler çıkıyor. Toprak altından neler çıkacak diye tepeden heyecan içinde atmaca gibi bakıyordum! Arkeolojinin keyfi böyle bulmacayı bir araya getirmek gibidir. Bir insanın, kültürün, sevginin, anlayışın izlerini buluyorsunuz. O sebeple antik mezarlara hoyratça davranılmasına dayanamıyorum. Arkeolojide de geçmişe saygıyla yaklaşılması gerekiyor. Tarihsel yarımadada nerede temel kazısı olsa ben tepesinde olurdum. Fotoğraf çeker, hemen müzeye haber verirdim. Müzede bazı tipler illallah etmişti benden (gülüyor)."

Haberin Devamı


SENE 1974 - Yarımburgaz mağarasında

KANALİZASYONDAN ÇIKAN YUNAN TANRISI

Başgelen, 1976 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü'ne giriyor. Hocalar onu zaten tanıyor çünkü kah gece dersleri için kah söyleşiler için sık sık okulda. Bu dönemde de sık sık Anadolu gezileri yapıyor. 1977'de hocası Prof. Dr. Jale İnan'la Batı Anadolu'daki çok katlı stoaları inceleme gezisi sırasında, Assos'tan Lyrbe-Seleukeia'ya kadar pek çok kazı ve ören yerini onunla birlikte inceleme fırsatını buluyor. O dönem Perge kazısında Sandal bağlayan Hermes heykelinin, atıldığı kanalizasyonda bulunuşuna tanıklığını unutmuyor."