Yolsuzluğun ekosistemi

Millet olarak muasır medeniyet seviyesine yaklaştığımız bir alan var.

Savunma sanayiinin bazı branşlarında, bilhassa insansız hava araçları konusunda temayüz ettik, dünyanın da takdir ettiği araçlar imal edebiliyoruz.

Muasır medeniyet seviyesini aştığımız bir alan da var.

Yolsuzluk.

Yolsuzluk konusunda emsalsiz bir inovasyon kabiliyetimiz var.

Ar-Ge kapasitemizi sonuna kadar kullanarak ileri yolsuzluk teknolojileri geliştirdik. Geliştirip bırakmadık, her birini sahada başarıyla uyguluyoruz.

Dünya yolsuzluk endeksine bakarsanız 115. Sıradayız.

Ancak bu sıralamanın gerçeği tam olarak yansıttığı şüpheli.

Endonezya, Malawi, Filipinler bizim hizamızda.

Angola, Moğolistan, Peru, Nijer bizden ileride, yani güya bizden daha çok yolsuzluk yapıyorlar.

Bizdeki teknolojinin onlarda olduğunu hiç zannetmiyorum.

Adamlar düz yolsuzluk yapıyorlar. Kaba saba. Alıyorlar, veriyorlar.

Yolsuzluğun bir ekosistemi olması lazım.

Siyasetin, yargının, bürokrasinin rollerinin yazılı olmayan, herkesin zihninde şekillendirdiği ve harfiyen ezberlediği mükemmel bir mevzuatla belirlenmiş olması lazım.

Din alimlerinin de bu ekosistem içinde vazifelerini ehliyetle ifa etmeleri lazım.

Cemiyette çeşit çeşit insanlar var.

Dindarı var, mezhebi geniş olanı, mezhebi, dini olmayanı var.

Hadi dini, mezhebi olmayanları bir kenara koyalım.

Dindarların bu ekosisteme uyum sağlamaları için dini, ilmi, akidevi amortisörler imal etmek lazım.

Alimlerimiz te'vil, tefsir, kıyas, istihsan, istidlal bütün ananevi metotları kullandılar. 'İçtihat kapısı kapalı' olduğu halde lüzum ettikçe adını vermeden içtihat bile yaptılar.

Sonunda kendi efkâr-ı umumiyelerini yumuşattılar, mum gibi yaptılar.

Mollalarımızın bu karmaşık meselenin üstesinden gelemediğini kimse söyleyemez.

Kim demiş ehliyete riayet edilmiyor diye, edilmiş işte!

Diğer iptidai yolsuz ülkelerden bir farkımız da şu:

Bu kadar ulus arasında yolsuzluğa karşı sürü bağışıklığı kazanmış tek ulus biziz.

Şaşırmıyoruz, umursamıyoruz, yadırgamıyoruz, öfkelenmiyoruz.

Öfkelensek bile ülkemizde yolsuzluk yapıldığı için değil, yolsuzluğu kendimiz yapamadığımız için, hasedimizden öfkeleniyoruz.

Muhakkak sivil toplum kuruluşlarımızın, vakıflarımızın, derneklerimizin, cemaatlerimizin bu medeniyet seviyesine ulaşmamızda rolü olmuştur.

Ama ulemamızın milletimizin sürü bağışıklığı kazanmasına en büyük katkıyı verdiği inkâr edilemez.

Bazı yolsuzlukların hayır-hasenat kılığında olması bu zevatın işini kolaylaştırmış olabilir.

Önüne gelen yolsuzluk yapamaz. Yolsuzluğa mezun, yetkilendirilmiş zümreler olması lazım.

İmtiyazlı adamlar, imtiyazlı şirketler, imtiyazlı sivil toplum örgütleri.