ABD'deki Gazze haberleri ya da 'bekçi köpeğini beklemek'

Edward Said'in 'Covering İslam'ında işaret ettiği iletişimsel gerçeklik, çarpıtarak haber verme, üstünü örtme, sansürün her türlüsü herhalde bütün zamanların gerçekliğidir.

Bir kitapta okumuştum. Mısırla Hititler arasında yapılan Kadeş savaşında Mısırlılar Firavunları 2. Ramses'in Hititler de kralları Hattuşili'nin galip geldiğini zannediyorlarmış. İki kral da ülkelerine döndüklerinde zafer ilan etmişler.

Mahsus 'Covering İslam' dedim. Edward Said Türkçeye Haberlerin Ağında İslam (Pınar Yayınları) adıyla merhume Alev Alatlı tarafından tercüme edilen kitabının girişinde 'Covering' kelimesinin aktarmak olduğu kadar üstünü örtmek anlamını de içerdiğini bu yüzden bu kelimeyi seçtiğini anlatıyordu. Bu anlatımı, kitabı okuyalı çok zaman oldu, şu anda tırnak içinde aktarmam mümkün değil.

Ama, Batı'da, bilhassa ABD'de Gazze soykırımının ana akım medyada aktarılış şekliyle ilgili dün okuduğum makale "Haberlerin Ağında İslam"ı hatırlamama vesile oldu.

Aynı Said'in tanımladığı gibi. Bir bakıma "Covering Gaza." Gazze'yi aktarmak ya da isterseniz çarpıtmak, örtmek.

(Edward Said Filistinlidir. Oryantalizm'i bir şaheserdir.)

Said'i hatırlamak çok zor değil. "Yersiz Yurtsuz" adıyla Metis'ten çıkan anıları da bir başka vasile olabilir.

Bir başka vesile, şu anda ABD'de Gazze'deki soykırıma karşı yapılan protesto eylemlerinin çıkış noktası olan Columbia Üniversitesi.

Bilirsiniz, 80'lerde taş atıyordu Filistinli çocuklar. Yaser Arafat "Benim generallerim" diyordu o çocuklar için.

Şimdi o çocukların en küçükleri 40 yaşına geldi.

2000 yılının Haziran'ında Said ailesiyle birlikte Lübnan'a gitti. Güney Lübnan'daki sınır bölgesinde İsrail tarafına birkaç taş attı.

Sınırın karşı tarafındaki İsrail karakolu uzaktaydı. Taşın oraya ulaşması imkansızdı.

Evet, taşı nereye kadar atabileceğini göstermek istiyordu Said. Ama içinde 'İntifada' ile manevi bir yakınlaşma hissi de vardı.

Bir fotoğrafçı, Columbia Üniversitesi'nde profesör olan Edward Said'in taş fırlattığı anı yakaladı ve bir ajansa sattı. Fotoğraf birkaç saat içinde "Edward Said İsrailli askerlere taş atıyor" altyazısıyla bütün dünyada haber oldu.

Columbia Üniversitesi'ndeki Yahudi öğrenci birlikleri Said'in üniversiteden atılması için talepte bulundular.

Üniversite, bu talebe şık bir cevap verdi. Uzunca bir cevap. Şu kadarı üniversitenin tavrının anlaşılması için yeterli.

"Akademik özgürlük gereğince, ders anlatan herkes sınıfta konuları tartışırken özgürdür; araştırma yaparken ve araştırmalarının sonuçlarını yayımlarken de özgürdür ve özel veya kamusal alanlardaki açıklamaları ve bağlılıkları nedeniyle Üniversite tarafından cezalandırılamaz."

"Üniversite, bir mensubunun fikirlerini açıklamasına veya davranışlarına karşı, bunlar cezai veya aslî bir davanın konusu olsa da herhangi bir yaptırımda bulunamaz." (Bu notları Birikim dergisinden aldım. Çeviri Asena Günal.)

AlJazeera'de okuduğum makale ABD medyasının kampüs eylemlerini yansıtma şekliyle ilgiliydi. Diyordu ki Rami G. Kuri, "Bekçi Köpeğini Beklemek" ifadesiyle sunduğu yazısında:

"Ana akım medya, öğrencileri kınıyor, onları 'nefret dili ve nefret sembolleri' kullanmakla, terörizmi onaylamakla, İsrail'in yıkılmasını savunmakla, anti-semitik hakaretler kullanmakla, Yahudi öğrencileri korkutmak ve tehdit etmekle suçluyor. Medya kahinleri öğrencilerin protesto kamplarına baktıkları her yerde eğitilen "teröristler" iş başındaki "Yahudi karşıtları" yetiştirilen "Yahudi düşmanları", çöken üniversiteler, oluşan "Nazi güruhları" görüyorlar.