Türklerin Doğu'ya yürüyüşü

Türkler Batı'ya yürür, kuzeyden veya güneyden; daha eskisini bilemiyoruz, bilinebilen tarihe göre neredeyse iki bin yıldır âdet öyledir.

Tarihin bir döneminde durdurulduk. Ama hala o tarafa doğru yürüyesimiz var.

Fatihler olarak değilse bile göçmenler olarak.

Bu tarihi yürüyüş, haritadan takip edilebilecek türden bir yürüyüştü.

Sibirya'nın ücra köşelerinden, Moğolistan'ın güney ve batı taraflarından, kuzeyde Urallar'ı aşarak İtalya'ya kadar; güneyde Maveraünnehir'den, Afganistan ve İran üzerinden Anadolu'ya, oradan Rumeli'ne, Avusturya önlerine kadar.

Daha güneyde Mısır'a hatta Mağrib'e kadar.

Son zamanlarda en azından bazılarımızda Doğu'ya doğru yürüme eğilimi başladı.

Bu defa fetih ya da göç şeklinde değil, zihniyet transferi, kolektif bir zihin transformasyonu şeklinde.

Blok değiştirmek, Çinci olmak, Avrasyacı olmak anlamına gelmek zorunda değil bu zihin transformasyonu.

Evet, Avrasyacılarımız var, Çincilerimiz var.

"Batı'nın ne hayrını gördük, hepsi sömürgeci, istikbal Doğu'da" diye düşünenlerimiz.

"Erken davranalım, şimdiden Doğu'ya yanaşalım" diyenlerimiz.

"Şanghay İş birliği Örgütü'ne girelim" diye atarlananlarımız

Gerçekten, zaman Doğu'nun lehine işliyor olabilir. Bir gün Çin ekonomisi, Çin'in askeri kapasitesi Batı'yı geçebilir.

Fakat sözünü ettiğim 'Doğu'ya yürüyüş' böyle bir blok değiştirme ameliyesiyle çok ilgili değil.

Daha çok demokratik süreçlerin, insan hak ve özgürlüklerinin mevcudiyetiyle, kalitesiyle ilgili.

Tabii hukukla da

Yargının tarafsızlığını yani iktidarın ya da muhalefetin tarafını tutmamasını da içeriyor bu 'hukuk' tabiri.

Bağımsızlığını, yani müdahaleye açık ya da müdahaleye maruz olmamasını da içeriyor.

Biz ülke olarak bir süredir bu sektörlerdeki kalitemizi tedrici bir şekilde düşürüyoruz.

Kalitesizlik partilerde başlıyor.

Bütün partilerde lider sultası var. Her türlü aday, tabanın dahil olduğu demokratik süreçlerle değil liderin tercihiyle belirleniyor.

Hoş partilerin tabanları da kararların demokratik süreçler sonucunda alınıp alınmamasını umursamıyor.

Hiçbir taban bu yönde bir talepte bulunmuyor. Herkes önüne konulana razı.

Kuvvetler ayrılığı neredeyse tamamen kalktı.

Bütün dünyadaki en yetkili cumhurbaşkanı bizim cumhurbaşkanımız.

Siyasi iktidarın hoşuna gitmeyen yargı kararları uygulanmayabiliyor.