Osmanlı'nın önceki ihtişamlı devirlerine nispetle yoksullaştığı bir zamanda büyük paralarla inşa edilen Sultanahmet Camii'ne hem Ayasofya'nın bulunduğu mahalde yapıldığı hem de birçokları tarafından israf sayıldığı için bir süre İstanbul halkının en azından bir kısmı tarafından boykot edildiği bilgi olarak bende vardı.
Sultanahmet Camii'ne bazı İstanbullular tarafından "İmansız Cami" denildiğini araştırırken öğrendim.
Eminönü'ndeki Yeni Valide Sultan Camii'nin inşaatı da sıkıntılıydı.
Hattat İsmail Hakkı İlkokulu üçüncü sınıfında öğrenciyken sınıfça çıktığımız bir İstanbul gezisinde öğretmenimiz Naciye Metin Hanım Valide Camii'nin 60 yılda yapıldığını söylemişti.
Ne kadar uzun bir süre! Demek yavaş yavaş yapmışlar. Çocuk aklım o kadarcığına erdi. Sonradan öğrendim, inşaat faaliyeti uzun bir inkıtaa uğramış.
Şöyle olmuş:
Temeli 1597 yılında 3. Murat'ın eşi Safiye Sultan'ın emriyle atılmış. Caminin bulunduğu yerde dükkanlar, evler ve bir sinagog varmış. Bu yapılar bedelleri devlet tarafından usulünce ödenerek istimlak edilmiş. Mahalde mukim Yahudilere de Hasköy'de yer gösterilmiş. 1603'te 3. Mehmet ölünce validesi Safiye Sultan Beyazıt'taki eski saraya nakledilmiş. Bir sene sonra da vefat etmiş. Ondan sonra uzun zaman cami inşaatına bakan olmamış.
1637 yılında 4. Murat inşaatı ayağa kaldırmayı denemiş. Bunun için halktan ek vergi toplanmış. Ya bu vergiler yüzünden ya da uzun süre metruk halde kalan inşaatın metrukatı ticaretin çok yoğun olduğu bir semtte insanlara eziyet verdiği için halk arasında "Zulmiye Camii" olarak anılmaya başlanmış.
Sonunda büyük vezir Köprülü Mehmet Paşa'nın tavsiyesiyle inşaat yeniden başlamış ve birkaç yıl içinde bitirilmiş. 1665'te büyük bir törenle açılmış. Halkın yakıştırdığı 'Zulmiye' adına mukabil yetkililer camiye "Adliye" adını vermişler.
("Zulmiye" yakıştırmasının sebebi cami yapılmayınca mahallelerine geri dönen Yahudilerin ikinci kez Hasköy'e gönderilmesi de olabilir.)
Yeni Cami'yi araştırırken Karabük'ün Safranbolu ilçesinde de "Zulmiye" adında bir cami olduğunu gördüm.
Bu tür isimlendirmeler anladığım kadarıyla istisnai durumlar.
Yoksa insanlarımız camileri sever, hürmet eder, mübarek bilir.
Orası "Allah'ın Evi"dir.
Oraya tertemiz gelirsin.
"Ve sıyabeke fetahhir."
"Elbiseni temizle." Peygamberimize gelen ilk ayetlerden biri.
Abdestli gelirsin.
Eğer becerebiliyorsan kafanın içini ve göğsünün içini de temizlersin.
Evvelce camiye yolu düşmeyenlerde bile vardı bir saygı.
Hatırlıyorum, Üsküdar'da komşumuz Nebahat Abla'lara senede birkaç kez gelen bir Nedim Abi vardı.
Serseri bir tip değildi. Biraz akşamcı, biraz da kahve müdavimi.
Nebahat Abla camiye falan gitmesini öğütleyince "Abla nasıl gideyim camiye, ben camiye gitsem cami benim üstüme yıkılır" derdi.
"Cami üstüme yıkılır" korkusunu sonradan birkaç kişiden daha işittim.

8