İran'a bıyık altından gülmeler

Evvelce milli bir yaklaşımımız vardı Arap-İsrail çatışmasıyla ilgili olarak.

"Araplarda iş yok, 2,5 milyonluk İsrail'le baş edemediler."

Bu yaklaşımın içinde sorunu kendisinden uzakta tutma konforu boylu boyunca yatıyordu.

Araplar İsrail'le baş edemedi, bu doğru. Çok kötü yenildiler.

O ağır yenilgi 57 senedir telafi edilemedi.

Hala yeniliyoruz.

Tabii 60'larda şimdikine göre daha kenardan bakıyorduk Filistin'e.

Hele de o yıllarda aynı potada yaşayan 'milliyetçi-muhafazakâr' muhitler.

Çünkü Filistin solcuydu.

Biz, içimize atılan anti-komünizm mayasının da etkisiyle ABD'nin hoşlanacağı tarafta hizalanmaya çalışıyorduk.

Solcular daha hassastı Filistin konusunda. El-Fetih'le daha haşır-neşirdiler.

Sonraları bazı konumlar değişti.

Türkiye'deki 'İslamcılık' İsrail'i düşünce dünyasında daha merkezi bir mevkiye yerleştirdi.

'Filistin davası'nı, Kudüs'ü, Mescid-i Aksa'yı daha çok sahiplenen bir ideolojik söylem geliştirdi.

Bunda İhvan-ı Müslimin'in Arap dünyasındaki yükselişinin ve bütün Müslüman ülkelerde yankı uyandırmasının rolü mutlaka olmuştur.

Malum; Filistin'deki Hamas da İhvan-ı Müslimin rüzgarında serpilmiştir.

Bu arada İran'da İslam Devrimi oldu.

Devrime kadar bizim kamuoyumuzun İran'dan haberi yoktu. Sadece Şah Rıza Pehlevi, Süreyya, Farah Diba magazinleri. Belki sanatçımız Emel Sayın'ın İran'da verdiği konserlerle ilgili dedikodular.

Adamların Müslüman olduğunu devrimden sonra fark ettik.

Dünyada devrim mevsiminin bitmeye yüz tuttuğu bir zamanda bir İslam devrimi.

Bir duygusal yakınlık oluştu tabii.

O devrimden de bir miktar etkilendik. Mezhep farkından dolayı kontrollü bir etkiydi bu.

Onlar da komünizme karşıydı. Amerika'ya da karşıydılar. "Merg ber Emrikaa" diye slogan atıyorlardı. Ve "Merg ber İsrail." (İsrail'e ölüm.)

Filistin'e, bilhassa Kudüs'e duyarlıydılar.

Böylece, Filistin Davası'nın iyi kötü paylaşıldığı alan genişledi. İran ve etkisindeki ülkeler bir şekilde dahil oldu halkaya.

Alan genişledi ama İsrail'in türlü saldırganlıkları karşısındaki acizliğimizde kayda değer bir değişiklik olmadı.

Bu acizlik, eğer sadece acizlikse, yani Müslüman ülke tabir edilen ülkelerin, rejimlerin güçlerinin yetmemesinden kaynaklanıyorsa, işin içinde ikiyüzlülük, ihanet gibi faktörler yoksa, kolektif bir acizlik.

Hepimiz o kompartımanın içindeyiz.

Öyle ki, İsrail'i uluslararası ceza mahkemesine bizim ülkelerimiz veremiyor, Güney Afrika verebiliyor.

Biz, şu veya bu sebeple, 'müdahil olacağız' balonunu uçuruyoruz ama müdahil bile olamıyoruz. İspanya müdahil oluyor, biz geri kalıyoruz.