Fazlasını istemiyorum sadece ettiklerinizi

Şehrinizden çıkıyorsunuz. Vedalaşmanız gerekenlerle vedalaştınız. Arkanızı döndünüz. Yürüyorsunuz. Arkanızda şehriniz; siz uzaklaştıkça şehrinizin evleri küçülüyor. En son uzaktan caminizin minaresini görebiliyorsunuz, gün batarken, son ışıklar ve son bulutlar ufku sarhoş edici bir kızıllığa boyarken şehrinize son bir kez baktınız.

Bir daha ya nasip!

İçinizde düğümler.

Her adımda düğümlerinizden birini çözüyorsunuz.

Çözülürken acıyor.

Güzel, hüzünlü hatta bir veda sahnesi değil mi

Hiçbir Filistinli şehrini böyle terk edemedi. Daima zorla çıkartıldılar şehirlerinden.

"Vatanımız mühürlendi" diyor Filistinli tarihçi Arif el-Arif Naqba'yı anlatırken.

Evleriniz, bahçeleriniz, ağaçlarınız, çiçekleriniz gasp ediliyor. Bir daha dönemiyorsunuz. Uzaklardan, şehrinizi göremeyeceğiniz bir mesafeden Nablus'a, el-Halil'e, Ramallah'a doğru özlemle, içiniz kanayarak bakabiliyorsunuz.

Naqba, büyük felaket. Filistinli şair Mahmut Derviş Naqba'yı "Gelecekte de devam edeceği ortada olan genişletilmiş bir şimdiki zaman" olarak tanımlıyor.

İsrail, o günlerden beri yani neredeyse 80 yıldır işgalci.

Yani 80 yıllık bir şimdiki zaman.

7 Ekim'i milat yapanlar tamamı acılarla, ayrılıklarla, katliamlarla, zulümlerle doldurulmuş olan bu 80 yıla hiçbir kıymet atfetmiyorlar.

Öldürülmüş, yakılmış, yok edilmiş bir 80 yıl.

Hiçbir şey 7 Ekim'de başlamadı. 7 Ekim bu 80 acı yılın bir noktasını teşkil ediyor sadece. Şiddetin, zulmün kesafetini arttırdığı bir aşamasını.

Bütün Filistinlilerin kimliklerinin ayrılmaz bir unsurudur bu 80 yıl.

İki gün önce İsrail Gazzelilerin Kuzey'i tahliye etmelerini istedi.

Ben de ne olup bitiyor diye Al-Jazeera'ya bir göz gezdirdim.

Gazze'de yaşayan Filistinli bir genç kızın, Sara Awad'ın makalesini gördüm. Yazıya girerken yaptığım tasviri Sara Awad'ın yazısı ilham etti.

"Tehcir geldi çattı, artık biliyoruz, evlerimizi bir daha görmeyebiliriz" diyor Awad.

(Awad soykırımın ilk günlerinden beri Gazze'de.)

Aslında öncesi de soykırım. 700 bin insanın birkaç gün içinde vatansız bırakılması, 'vatanlarının mühürlenmesi' başka nasıl adlandırılabilir

Naqba veya soykırım. Neredeyse eşanlamlı.

Ama hususi olarak İsrail'in bugün 685. Gününe girdiğimiz Gazze saldırıları için 'soykırım' tabirini kullanıyoruz. Bunu da Mandela'nın ülkesi Güney Afrika'nın İsrail'i soykırım suçlamasıyla Uluslararası Ceza Mahkemesine şikâyet etmesine borçluyuz.

"Sevgili şehrim Gazze, İsrail ordusunun tam kapsamlı işgalinin eşiğinde. Planları hepimizi evlerimizi terk edip Gazze şeridinin güney kesimindeki çadırlara yerleşmeye zorlamak. Gazze şehrindeki son günlerimizi yaşıyor olabiliriz."

"Soykırım başladıktan kısa bir süre sonra, 13 Ekim'de İsrail ordusu Kuzey Gazze'deki herkese güneye hareket etmelerini söyledi. Emirlere amansız bir bombardıman eşlik ediyordu. Bazen günde yüzlerce kişi ölüyordu. Yüzbinlerce insan canlarını kurtarmak için güneye kaçtı. Biz kaçmadık. Babam evimizi terk etmeyi reddetti. Aylarca dayanılmaz bir acı ve korku içinde evimizde yaşadık."