'Dayanıklı, pasif muhalefet biçimi'

İsmail Kara, Üsküdar Dergisi'ndeki makalesinde (Fani Üsküdar'ı Ebedileştirmek) Süheyl Ünver'in Cumhuriyet idaresiyle uyumlu görünen tutumunu 'dayanıklı pasif muhalefet biçimi' olarak yorumluyor.Bunu izah da ediyor."Büyük inkıtalara, ihmallere uğrayan ve çoğu kasıtlı bir kısmı cehaletten, modalara uymaktan, devrimcilikten kaynaklı olarak kaba müdahalelere maruz kalan tarihi mirasın, yapıların, ilim, kültür, sanat eserlerinin, yaşama üsluplarının, var olma biçimlerinin, onların arkasındaki düşüncelerin, tasavvurların, zevklerin, anlayışların, inceliklerin devamlılıklarını yeni ve zor şartlarda bir şekilde sağlamak, kimse ile açık bir mücadele ve münakaşaya girmeden mahviyetkâr bir üslupla bir fikriyatı ve hissiyatı ayakta tutmak, görülebilir, hissedilebilir kılmak için hususi bir misyon yüklenmiş kişiler olarak devamlı çalışıyor, çabalıyorlar.""Bu niyet, azim ve ameliyeye biraz daha kuvvetli anlam yüklemeye çalışılırsa yok edilenleri, elden kayıp gidenleri, üstü örtülenleri hissettirmenin, devamlılıklarını sağlamanın hissiyatını, fikrini, imkanlarını ve zeminini yeniden hazırlamak, yeniden kurmak da denebilir. Buna yumuşak fakat ciddi, etkili ve dayanıklı bir muhalefet; siyaset bilimi diliyle söylersek "Dayanıklı pasif muhalefet biçimi" de diyebiliriz. (Muhalefetin sadece bağırmaya, sloganlara indirgendiği bir ortamda, demeliyiz.) Kendileri muhtemelen muhalefet kelimesini bile hiçbir şekilde yanlarına yaklaştırmazlardı."Faziletli insanlar. Temiz, mütevazı, yani şatafatsız, gösterisiz bir hayatları var. Hayatlarında hiç boşluk kalmaması, malayaniye asla yer olmaması gerekiyormuş gibi yoğun çalışıyorlar.Bilhassa Süheyl Ünver için tereddütsüz söylenebilir. Mü'min insanlar.İsmail Kara'nın 'İçimden Geçen Günler'e aldığı Üsküdar günlüklerinden birkaç cümle okuyalım."1213 Şubat 1962. 1381 Ramazanının 7'nci günü akşamı. Topa 20 dakika var. () Yeni Caminin arkadaki bahçe kapısından girdim. Caminin kapısına geldim. Bir adam peyda oldu. Bana 50 kuruş ekmek parası verir misin dedi. Gel oğlum seni fırına götüreyim istediğin kadar al dedim. Biraz yürüdü, sen parasını ver ben alırım deyince peki diye mukabele ettim ve istediğini verdim. Fırına varsaydı istemediğini de bol bol alacaktı.""Ne ise vakit de yaklaştı, akşam namazını kılabilecek abdestim de hazır. Necmettin (Okyay) Efendi hocamızın yarım asır inlettiği Yeni Cami'ye girdim. Baktım içeride bir adamcağız, bir gazete kâğıdı üzerine aldığı iki pideden birini üç lokma büyüklüğünde doğramakta. Bir ufak kâğıt içinde ikiye bölünmüş -sağında ve solunda- zeytinler, bir kâğıtta kuru üzüm.""Her Ramazan'da, her Tanrının günü bunu böyle yaparsa camiye gelenlerin orucunu bozdurmuş olur.""Müezzin buyurun orucunuzu bozun dedi. 10 kişi bir de ben on bir acele acele birer ufak pide, biraz zeytin, biraz kuru üzüm. Müezzin kamet getirdi, namaza durduk. Birlikte üç rekât için imama uyduk. Sünneti de ayrı ayrı yerde kıldık."Peki 'dayanıklı pasif muhalefet'