Betonlandırılmış arazi kutsaldır

Dünyada güzel şehirler var. Birçoğuna da yolum düştü. Paris, Londra, Roma, Prag, Petersburg, New York, Pekin, Şam, Kazablanka Daha birçok güzel şehir.

Güzel bir şehirde yaşamak, güzel bir şehrin sokaklarında yürümek, mekanlarında vakit geçirmek zadece bir zevk değildir, okumak gibi, bir bilgeyle dostluk etmek gibi insanı yetiştirir.

Okul gibidir şehir. Tedris edersiniz, tahsil edersiniz.

O şehirlerde dolaşırken, Türkiye'deki belediye başkanların, Türkiye'deki idarecilerin ne iş yaptıklarını merak edersiniz.

İstanbul dünyanın tartışmasız en güzel şehridir.

Tartışmasız derken, sübjektif bir değerlendirme bu, tartışan tabii ki tartışır, ben tartışmam.

Bizim bulunduğumuz coğrafyanın insanı şehir lezzetini en çok İstanbul'dan alabilir.

Şehrin güzelliği, şehrin lezzeti derken Esenler'den, Esenyurt'tan, Güngören'den, Bahçelievler'den bahsetmiyorum tabii ki.

Ama Kadıköy'den, Fatih'ten, Beşiktaş'tan, Üsküdar'dan da bahsetmiyorum.

Bizim yakın tarihimiz şehirleri çirkinleştirme tarihidir.

İstanbul'un güzelliğinin çoğu şehrin tabiatından, birazı da tarihindendir.

Boğaz bu güzelliğin zirvesidir.

Dünyadaki başka güzel şehirlerin de içinden ırmaklar, kanallar geçiyor olabilir.

Ama bu şehirlerden hiçbirinde ırmağın ya da kanalın iki yakası boğazın iki yakasındaki yamaçlar gibi sere serpe poz vermez.

Poz verse bile güzellikleri Boğaz'ın yakınından bile geçmez.

Eski İstanbul gravürlerinde veya daha yakın zamanlarda çekilmiş fotoğraflarda Boğaz sırtlarının henüz meskûn olmadığını görürsünüz.

Ben İstanbul'un 60'lardan bu tarafını biliyorum.

Bu süre içinde betonlaşmaya taraftar olduğunu söyleyen bir tane siyasetçiyle karşılaşmadım.

Haç biri betonu sevmiyordu.

Ama hiçbiri betondan bir saniye ayrılamıyordu.

"Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır" diye bir laf var. Vergi dairelerinin duvarlarında yazar.

"Betonlandırılmış arazi kutsaldır" diye de belediye başkanlıklarının duvarlarına yazılmalı diye düşünüyorum.

Eski fotoğraflardaki iskân edilmemiş yamaçları, tepeleri, "Buna değmedi, buna değmedi" diye diye betonla doldurdular.

Bir ara, her halde 2000'lerin başlarıydı, Küplüce'nin yukarısında, Boğaz'ı doğrudan gören yamaçta villalar inşa edildiğini gördüm.

"Nasıl yapıyorlar Öngörünüm diye bir şey yok mu" Diye sordum.

Varmış öngörünüm diye bir şey ve öngörünüm denilen bölgelerde inşaat yapılamazmış.

Fakat, benim sözünü ettiğim yamaçlar öngörünüm değilmiş.

Abi nasıl değil, doğrudan Boğaz'a bakıyor Boğaz'dan bakılınca da görülüyor