Askerin tayınını askere satan çavuş

Mareşal'in Şark Cephesi'ndeki harpleri neredeyse bütün ayrıntılarıyla anlatan konferanslarını okurken dikkatimi çekiyor (Büyük Harpte Şark Cephesi Harekâtı, İş Bankası Yayınları.) Tamam, bölgedeki en kritik muharebe Sarıkamış muharebesi. Ama Sarıkamış'tan Giresun'a, Erzincan'a kadar her yerde kimi küçük, kimi büyük sayısız muharebeler yapılmış.

Mesela Sürmene'nin yukarısındaki Leman Suyu, Akçaabat'ın dağlarındaki Haçka, Hıdırnebi yaylaları zorlu muharebelere sahne olmuş.

Köyünde, yaylasında, kazasında, nahiyesinde yüz küsur yıl önce neler olduğunu merak eden şarklılar ve Karadenizliler Fevzi Paşa'nın bu kitabını okusunlar. Mareşal'in cepheyi gösteren haritalarında ve krokilerinde kendi köylerini, yaylalarını, mezralarını görme ihtimalleri yüksek.

Neyse ki 1917 Ekim'inde Bolşevik İhtilali oldu da Ruslar Doğu Anadolu'yu ve Karadeniz'i tahliye ettiler.

Savaştır, çarpışırsın, yenersin, yenilirsin.

Şurada yenildik, şuradan geri çekildik, şurasını kaybettik diye yazarsın, anlatırsın.

Bir de cephe gerisi var.

Yaralılar, ölüler, hastaneler, askerin iaşesi, çekilen açlıklar, mahrumiyetler.

Sultan 5. Murad'ın kızı Behiye Sultan'la evlenen yani Enver Paşa gibi saray damadı olan Hafız Hakkı Paşa'nın 'Sarıkamış Günlüğü' (İş Bankası Yayınları) bu savaşın cephe gerisi hakkında çok önemli bilgiler içeriyor. Çok önemli ve çarpıcı. Bazen de korkunç.

"19 Ocak 1915: Bugün Höyükler mevkiini gezmeye gidecektim. Çünkü orada çalışmadıklarını Tahsin Bey yazıyor. Fakat bu ricat üzerine karar verdim, Galip Paşa'ya gideyim. Galip Paşa bizim sebat emirlerinden bıkmış olacak ki hastalık tutturdu. Ne ise bir sandık konserve gönderdik."

"Hastaların yemekleri ve hali bir türlü düzelmiyor. Bugün yine birçok adam dövdüm ve zannederim artık düzeliyor derken yine bir felaket karşısında bulundum."

"Hastahane yanında bir hastamız titrek ayaklarıyla matarasını doldurmaya gidiyor!"

"Niçin gidiyorsun! Sordum.

"Ne yapayım efendim para ile su satıyorlar. Benim param yok!

"Kim satıyor

"Dirk."

-Direk kim -Hademe. -Haydi göster.

"Yürüdük. Zavallı cenaze gibi. 250 metreyi beş dakikada kat etti. Hastahane denilen ahıra girdik. Yine iki ölü var idi. İçeride bir telaş! Su değil ekmek satılıyordu. İri yarı bir çavuş 60 para beş kuruşa ekmek satıyordu. (Benim hatırladığım 40 para bir kuruş. Belki okuma ya da imla hatasıdır.) Öldüresiye dövdüm. Taşla kafasını ezdim. Firara koyuldu. Yanımda küçük Münir (mülazim), yetiştim. Münir herifi altına aldı. Bir kasatura buldum, kafasını gözünü parçaladım. Hastalar ağasını da berbad ettim."