Yapay zekâya neyle hazırlanacağız

2025 çokları için yapay zekâ ile tanışma yılı oldu. Temel düzey sorgulamalar, diyaloglar vesaire deneyimlendi. Yapay zekanın şaşırtan kapasitesi herkes üzerinde bir etki bıraktı.

Bize sunulana bakarak varın bu teknolojileri geliştirenlerin elinde ne kadar kapasite vardır siz düşünün.

Düşünemediğiniz kısmın çok yakında gösterileceğini de bilin. Dünyadaki tartışmalara ve ekonomik gelişmelere bakarak 2026, yapay zekanın araç olmaktan bir süreç elemanı olmaya derin entegrasyonun başlayacağı yıl olacak gibi duruyor.

Veri işleyen bir araç yerine planlama ve uygulamada insanla iş birliği yapan bir yardımcıya dönüşmesi yapay zekadan makul bir beklenti zaten.

Bu aşamadan sonra mesele yapay zekânın ne yapabildiği değil; sınırsız görülebilecek kapasitesine hangi yetenek ve reflekslerle karşılık vereceğimizdir. Çünkü yapay zekanın yapabilecekleri anlamında hegemonik bir gücü var. Birçok insanın zekasından oluşan bir zekâ karşısında bir tek insanın zekâsı kendini anlamlandırmada her hâlükârda aciz kalacağından…

Ama bir anahtar var. Doğru kullanırsak teknolojiyle aramızda endişe edecek kadar büyük bir sorun çıkmaz. O anahtar iletişimdir.

Bir örnek vermek istiyorum.

Aslında Türk toplumu olarak değişimi bir yönüyle belki tüm dünyadan daha önce, çok yakından deneyimliyor ve sindirmeyi öğreniyoruz. Ve olağanüstü biçimde uyumluyuz.

Belki gözden kaçırıyorsunuzdur; savunma sanayi yatırımlarının yapay zekâ entegrasyonu büyük etkiler yapıyor; ordu mevcudumuzu dengeliyor, giderleri yönetilebilir kılıyor, başka yatırımlara alan açıyor.

İHA'lar SİHA'lar derken asker kalabalığı ciddi oranda azaltıldı. Böylece özel sektöre daha fazla insan kaynağı kaldı mesela.

1980'de nüfus 44 milyon iken 620 bin ordu mevcudu var imiş. Bin kişide 14 asker yapıyor. Bütçeden ayrılan pay ise %5 civarlarında imiş.

Bugün 85 milyon nüfusa rağmen 350 bin civarı bir ordu mevcudu var. Bin kişiye 5 asker gibi Avrupa ortalamalarına gelinmiş. Bütçe payı ise %2 civarı. Üstelik çoğu Avrupa ülkesinden çok daha çeşitli ve derinlikli bir savunma yeteneği gerektiren bir coğrafyamız var.

1980'e göre kesinlikle daha güçlü bir ordumuz olduğu halde ne değişti peki; makine ve yapay zekâ…

Şimdi bu noktada işimize geldiğinden ferdi olarak da kurumsal olarak da toplumsal olarak da yapay zekadan razıyız. Hukuk da bu şartlarda meseleyi kolay sindiriyor.

Üstelik adil bir sonuç var. Çünkü savunma sanayinde başvurduğumuz yapay zekâ kendi dilimizle şekilleniyor ve doğal olarak kendi medeniyetimizden besleniyor.

Ama konu özel sektöre gelince ne kadar razı olacağız, göreceğiz.

Gerçek şu ki orduda başlayan değişim özel sektörü de saracak. Bir sadeleşme göreceğiz. Ama bu sefer işimize gelmeyecek. Meseleyi iş kaybı üzerinden yorumlayacağız. Yararlanacağımız yapay zekâ başka medeniyetin mahsulü olacağından başkaca rahatsızlıklarımız da olacak. Olacak olan olur.