Yabancı yatırımcının kendinden umudu kalmadı ki Halk Partisi'ne umut olsun

Halk partisinin temel savı, protestolar, boykot ve yargılamalar nedeniyle yabancı yatırımcının Türkiye piyasasına gelmeyeceğidir. Aslında bu tez bir tespit değil, halk partisinin eylemleriyle elde etmek istediği bir temenni, yönlendirilmiş bir inşa çalışmasıdır.

Ve fakat kör istemiş bir göz misali bu temenni gerçek olacaktır. Ama halk partisinin ekonomik manevralarıyla neden olduğu ve sanrısını yaşadığı gerekçelerle değil.

Halk partisi için durum tıpkı; gidici Esed'le görüşülmesini önermek, kendine hayrı olmayan İngiliz İşçi Partisinden medet ummak gibi. Halk partisi yanıbaşındaki gelişmeleri okuyamadığı gibi küresel piyasaları da analiz edememekte.

Zaten gelemeyecek olan yatırımcıya gelme diyor. Git diyor.

ABD borsasının toplam kapitalizasyonu hafta sonuna kadarki son 44 günde 11.1 trilyon dolar eridi. Yani sistemden 11.1 trilyon dolar para silindi. Muhteşem Yedili olarak bilinen teknoloji şirketleri Trump'ın tarifeleri açıklamasından sonraki sadece 2 iş gününde 1.8 trilyon dolar sildi. Aynı süreçte Nasdaq borsasından da 1.4 trilyon dolar sildi. FED Başkanı Powell'ın üzerinden çok geçmemiş olan karşıt açıklamalarından itibaren yönünü kaybeden kripto piyasalarından da trilyonlarca dolar silindi.

Bu rakamlar alt alta toplanırsa ABD ekonomisinin neredeyse yarısına yakın bir varlığın yok olduğu anlaşılır.

Trump'ın tarife açıklamaları sonrası araya hafta sonu girdiğinden durum daha kötüleşmemişti. Ama dün piyasalar açılınca birkaç trilyon dolar daha gitti tüm ülkelerden.

Şimdi bu şartlar altında diğer gelişen piyasalara ve Türkiye'ye hangi anlamlı para akacaktı ki, gelmez densin

Üstelik yabancı yatırımcı olmaması sayesinde fırtına Türkiye'yi teğet geçecek.

İşte, gelemeyecek olanı nasıl getireceksiniz diye soran halk partisinin yaklaşımına eleştirim bu nedenle. Finansal piyasalarda ana paranın kurtarılmasını geçiniz zararını azaltma derdinde dünyanın her yerindeki yatırımcılar. Risk iştahı kalmadı.

Tahvil piyasaları başka tabi. Ama tahvil piyasalarına dahi bu kuraklıkta para akması için merkez bankalarının faiz indirimi beklentisi oluşturması gerekir. Şimdilik Türkiye dahil böyle bir beklenti oluşturansa yok.Peki, yüksek borçlu ülkeler faiz indirmeden nasıl tahvil satıp borç çevirecekler Faiz artırmaları söz konusu bile değil. Son faiz artırım döngüsünde ABD'nin 3 muteber bankası batırıldı. Sistemik risk kendini açık şekilde gösterdi. Koskoca Credit Suisse gitti. Alman bankaları direkten döndü. Üstelik ABD'de batan bankalardan biri olan Silicon Valley Bank, cüzdanı risksiz tahville dolu olduğu için battı (tam bir ironi) ve sistemin kırılganlığını çıplak şekilde ortaya koydu.Dahası faizler sabit kalsa bile sistemde zarar yazan bankalar var. Bir de bunların bilanço döneminde devasa trading (finansal enstrümanların al-satı) zararları gelecek. Piyasadan tahvile kaçanlar başka bir şoka da tutulabilir.

FED faiz indirirse Volker dönemi benzetmeleriyle enflasyon beklentileri yükselecek. Ki bu uyarı Powell'ın bizatihi kendine ait. Üstelik ticaret savaşlarıyla gelen tarifelerin enflasyonist etkisi bu tabloya eklenince senaryo iyice karmaşıklaşacak.

Bu öngörülemezlik ve istikrarsızlık ortamı, Hindistan'ın varlığı nedeniyle ölü doğan BRICS oluşumunu Hindistan'a rağmen canlandırabilir.

Çin, ABD'nin boşalttığı küreselcilik alanını doldurmaya heveslenebilir. İstikrar arayan hiçbir ülke, böyle bir ihtimale muhalifmiş gibi yapsa da hakikatli bir karşı çıkış göstermez. Çünkü finansal piyasalardaki kayıplar kapitalizmin kanından-canından gitmesi demektir.