Panama'nın anahtarı Trump'ın elindedir
Dünyada büyük devletler tarih boyunca jeoekonomi yapagelmiştir. Jeoekonomi anlamında tarihin en önemli oyuncusu uzun yüzyıllar boyunca Osmanlı olmuştur. İktidarının coğrafi yayılımını toplam refahı artırmak ve ticaret yollarını kontrol etmek üzere belirlemiştir.
Tüm Akdeniz, Karadeniz, Boğazlar, Kızıldeniz, Basra Körfezi, bu denizlerdeki adalar, Babül Mendeb Boğazı belli periyotlar ve yüzyıllar boyunca Osmanlı'nın kontrolünde kalmıştır. Kısmen Malaka Boğazında dahi Osmanlı etki göstermiştir (Açe). Böylece Doğu-Batı ve Kuzey-Güney dengesinin tam merkezine yerleşmiştir.
Sonra jeoekonomi kapitalistleşmiştir. Evvela Portekiz bir bölümünü Osmanlı'nın kontrol ettiği bugün küresel güney olarak adlandırılan kuşakta denizlerdeki egemenliği kendi eline almıştır. Osmanlı güneyde karaya sıkışmıştır. Sonra İspanyollar batı koridorlarını ele geçirmiş Osmanlı karşısında bir kutup ortaya çıkmıştır. Sonra Fransızlar Akdeniz ve Kızıldeniz'de jeoekonomi yapmıştır. Osmanlı'nın Türkiye dışındaki hakimiyetini zayıflatmış kimi yerde devralmıştır. (Şimdi de Türkiye'ye geri devrediyor.)
Sonra İngilizler kaynak odaklı bir jeoekonomik yaklaşım getirmiştir. İnsan kaynağı, enerji kaynağı, endüstriyel kaynaklar anlamında neredeyse tüm dünyada egemenlik kurmuştur.
Akabinde Sovyetler sahneye çıkmıştır. Fakat Sovyetlerin ideolojik mücadelesi baskın olduğundan jeoekonomik kabiliyeti ön plana çıkamamıştır. Oysa Akdeniz'e inmesinin yolu olarak Adriyatik'e Arnavutluk üzerinden koridor açmıştır. Küba'da oyun kurmuştur. Gene de bugün dahi Ruslar savunmada kaldığından jeoekonomik becerileri baskılanmıştır.
En son da ABD sahaya çıkmıştır. İngiltere'nin tüm egemenliğini devralmıştır. Neyi devraldığının çok farkında değil gibi davranmış olsa da... ABD'nin çoğu zaman pazusunu kullanan bir moron gibi hareket ettiğini söylemek yanlış olmaz. Böyle yapınca da Çin'in jeoekonomisi göze batmıştır.
Çin elindeki yüklü doları yakmanın en iyi olarak jeoekonomiyi görmüştür. Bir dönem kendi iç piyasasında yakmayı deneyince dili yandığından Limanlar, koridorlar derken faaliyeti en sonunda ABD'yi strateji yapmaya zorlamıştır.
Ama bu da Trump'a kadar beklemiştir. Trump gelince Luttwakçı bir jeoekonomik yaklaşımı benimsemişti. Böylece ABD kürenin kontrolü anlamındaki stratejisini nihayet bir paradigmaya yerleştirebildi. Trump sonrası ise demokratlar Çin karşısında gene bocaladı. Şimdi Trump geri döndü ve jeoekonomi yeniden sahada.
Trump umarsızca her şeyi yapabilen ABD'nin "küreyi elinde tuttuğunu" biliyor ve bu egemenliğin uzun sürmesi için zekâ kullanılması gerektiğini anlıyor olmalı. Yahut şöyle ifade edeyim; zorluğunu bildiği halde gücü zekâyla birleştirmesi zorunluluğundan kaçamıyor. Şöyle de söylenebilir; ABD kendi gücüne şaşıyor ve diğerlerinin pısırıklığından hızlıca yararlanması gerektiğini analiz ediyor.
Doğal olarak da hedefine ilk etapta Panama'yı, Kanada'yı ve Grönland'ı koyuyor. Kim dur diyebilir, sorusunun cevabının "kimse" olduğunu biliyor.
Trump isterse Panama'yı alır mı Alır. Peki, hakkı mı Panama'nın statüsüne bakılırsa Trump bunu kendisine yeterince izah edilebiliyordur.
Peki ya, Grönland hakkı mı Trump'ın zihnine girerseniz Danimarka gibi bir zavallı ülkenin Grönland'ı hak ettiğini nereden çıkarıyorsunuz, düşüncesinin yankılanıp durduğunu görürsünüz. Trump'ın zihninde mesela Fransa kim oluyor da BM'nin daimî üyesi pozisyonuna sahip oluyor, düşüncesi dönüp duruyordur.
Panama'daki mesele Çin'in biocean (iki-okyanus) projesidir. Bu proje Güney Amerika kıyılarına gemilerle gelecek yükü Peru'dan Brezilya'ya geçen demiryolu ile Pasifik Okyanusundan alıp Atlas Okyanusuna taşır. Multi-modal ve Panama'ya göre verimi daha düşük bir proje. Ama Çin'in bu projesi Panama'yı kontrol etmenin öneminin altını ABD için çizmeye yetti. Fakat dahası var.
ABD iki okyanusu bağlayan en kısa güzergâh olan Panama'ya hâkim olmak zorunda olduğunun farkında. Çünkü önünden arkasına dolaşmanın diğer yolu çok uzun. Donanmasını doğu kıyısından batı kıyısına götürmek için Panama'ya muhtaç.
Bu halde kim Trump'ın Panama'yı almasına mâni olacak Çin kavgaya girmekten çekiniyor. Avrupa iradesini ABD'ye teslim etmiş. İngilizler oralı olmaz. Meksika karşı koyamaz. Latinler homojen değil. Ruslar bu başlıkta gerilimi tırmandırsa Bering boğazının ellerinde kalan yakasına sahip çıkabilmenin dahi zor olacağının farkında. Birleşmiş Milletler'de zaten herkes ABD karşısında aciz bırakılıyor. Fransa mı gelip dur diyecek