Orta Vadeli Program (OVP) ilanı son yıllarda gerçekten heyecan verici oluyor. Nedeni üzerine düşündüm. Zor oldu ama buldum; Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sn Cevdet Yılmaz sayesinde.
Sunumda Sn Yılmaz'ın eski Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) karakteri tüm canlılığıyla diriliyor.
Eski DPT'lilerin çoğu gibi. O ekip hiç yaşlanmayan, başarabileceklerinin ve başarmayacaklarının sınırını bilen, iyi bir liderlikle kapasitelerinin üzerine çıkabileceğini deneyimlemiş bir ekip.
OVP günü işte kimisini tanıdığım o ekipten biri olarak karşıma çıkıyor Sn Yılmaz.
Acaba diyorum yeniden mi düşünsek planlama teşkilatlanmasını Sn Yılmaz OVP'ye kesinlikle ruh kazandırdı. Ve bu ruhu kurumsallaştırmayı düşünmeliyiz. Böylece program araçlarının kullanımını ve hedef gerçekleşmesini de takip edebiliriz.
OVP'nin genel karakterini ikna edici buldum. Kalkınma ve büyüme hedeflerini iyi yansıttığını da düşündüm. Ama ekonomi yönetiminin uyguladığı programla uyumu bakımından bir sorun var. O da cari açık…
Böyle bir programın cari açık değil, cari fazla öngörmesi gerekir.
Genellikle para politikasının sıktığı dezenflasyon programlarının bir realizasyonla ekonomiyi cari dengede fazla durumuna geçirmesi gerekir.
Ekonomi yönetiminin ani bir soğutma (sudden stop) niyeti olmadığını biliyoruz. Ancak ithal ikameci adımlarla kolaylıkla kapatılacak bir fark var ve ithal ikameci yatırımlara dair OVP'de güçlü bir vurgu var. Yalnız bu kısım çok değişmiş. İthal bağımlılığının azaltılması anlamında eskisi gibi mal tarafına odaklanılmıyor. Enerji bağımsızlığı esas alınmış. Çerçeveletip asılacak bir bölüm olmuş.
Bu çarpıcı bir dönüşüm ve ayakları yere basıyor. Hakikaten basıyor. Çünkü enerjide hayallerimizin ötesine geçebildiğimizi daha önce gördük.
Diğer taraftan finans hesabında uygulanan dezenflasyon programına göre cari fazla sağlayacak kadar pozitif döviz akışı gerekir. Kur-faiz ikilisi bunun için yönetiliyor zaten. Artık Türkiye olarak imkânsız üçlü (impossible trinity) denkleminin dışına çıkıyoruz. Çin gibi… Kur-faiz ve başarılabilirse enflasyon bundan sonra eş anlı yönetilecek…
Finans hesabında Türkiye için doğrudan yatırımlarla portföy yatırımlarına odaklanmak gerekir.
Maalesef geçen OVP sunumlarında doğrudan yatırımlara yapılan vurgu son toplantıda korunmadı. Metin bu anlamda yapısal reform vurgusuyla güçlendirildiği halde… Çin ile ne durumdayız bu anlamda merak ediyorum
Rekabetçi bir vergi ortamı kurulmamasıdır biraz da bizi kendi vurgumuzdan uzaklaştıran.
Gene de Türkiye'nin doğrudan yatırım cezbetme potansiyeli yüksek. Gerçi dezenflasyonla mücadele programının doğrudan yatırımları değil de portföy yatırımlarını esas aldığı muhakkak.
Bu tür programlar özelleştirme yoksa doğrudan yatırım cezbetmekte yetersizdir.
Fakat cari açık beklentisinin sürmesi faize duyarlı portföy yatırımı beklentileriyle uyumsuz. Hala portföy yatırımları bir vaat olarak görülüyorken hem de…
Mal tarafına odaklanıp "dezenflasyon programının ihracat kaybına neden olacağı bilindiğinden cari açık öngörülmüştür," gibi bir iddia gelecekse; işsizlik beklentisinin böyle bir iddiayı karşılamayacak kadar makul öngörüldüğünü hatırlatırım.