Müteahhitler dilini mi yuttu
Son faiz artışından bu yana iş ve siyaset dünyasından itirazlar yükselmeye başladı.
Baktım kimlerdir bu itirazları yapanlar diye; aynı programa inanan kimseler. Ortodokslukta yapabilecekleri sanki daha iyi bir iş varmış gibi
En iyi yapsalar yapsalar yurtiçine taşınmış olan altınları alır Amerika'ya teslim ederler.100 yıllık ümidi de bitirirler.
Ekonomi yönetiminin de zihnini değiştirmesinde yarar var, diye düşünüyorum. Türkiye'nin ihtiyacı olan adımları atmaları için. Eğer kariyerlerini değil, ülkeyi önceleyeceklerse O adımların neler olduğu belli. Bunları tartışmayacağım ama en temel olanını söyleyeyim; politika faizini, enflasyonu bahane edip kura göre ayarlamaktan vazgeçilmeliFaiz politikasına itiraz edenlerin sadece ekonomi politikalarına bakışları üzerinden değil, mesleki profilleri üzerinden de inceledim. Herkes vardı da müteahhitleri bulamadım.
Bu işte aksilik var sanmayın. Müteahhitler konuşamaz, birkaç sebepten
Müteahhitler evvela ekopolitik kısıtlar nedeniyle konuşamaz. Evvelce dediğim gibi oligarklar çağı bitmiştir. Türkiye'nin bundan sonra tek oligarkı, zaten ilk oligarkı da olan halk partisi olacaktır. OYAK sayılmaz, o kendi limitleri içinde doğru bir iş.
Sosyolojik olarak da konuşamazlar. Çünkü silüeti bozan kuleler tartışmasından bu yana toplum müteahhite düşman oldu. Eleştiri işi becerilemedi. Türkiye'nin barınma yoksulluğu da o zamandan itibaren başladı. Müteahhitler dışlandı, kredi piyasasından dahil.Müteahhitler iktisaden de konuşamaz. Çünkü Türk ekonomisi uzun yıllar yanlı büyüme eleştirileri altında kaldı. İnşaat sektörü 250 alt sektörü etkiliyor propagandası dahi tutmadı. Bu 250 sektörü say deseniz hiçbir müteahhit sayamaz ama propagandanın teması doğruydu. Televizyonlarda bu mesaj çevrilip durdu ama temasının doğruluğuna rağmen karşılık bulmadı. Üstelik inşaat ve alt sektörler ana kalemlerde ithalatçı da değilken...Oysa Türkiye inşaat yanlı değil, ihtiyaç yanlı büyüyordu. Rant ayarsızlığı oldu, falan, hepsi doğru. Fakat bu ayarsızlıktan diğer sektörlerin istifade ettiği de doğruydu. Öyle ya da böyle, şehirleşme ve deprem sorununa biraz iyi biraz kötü çare üretiyorlardı. Yani ülkenin barınma yoksulluğunu çözüyorlardı.Barınma yoksulluğu evimiz yok, demek değil; dünyanın ve Türkiye'nin ulaştığı refah düzeyini karşılayan standartlarda güvenli evlerimiz yok, demek.Şimdi müteahhitler kendileri konuşamayacağı ve sektör adına da kimse konuşmayacağı için meseleyi ben dile getireyim. Banane deme lüksüne hiç varamadım zaten.
Söylenecek söz şudur; bu faizlerle konut imal edilmez. Edilse de enflasyonist olur.Bu faizlerle konut üretilemediğinden satışa sunulan az sayıdaki konut, mevduatına yüksek faiz tahakkuku elde edenlerce kapışılıyor. Böylece enflasyonist itki durdurulamıyor ve bilakis azdırılıyor.
Kimsenin hoşuna gitmeyecek ama müteahhite uygun maliyetli bir finansman modeli önerilmezse Türkiye'nin barınma yoksulluğu giderilemez, enflasyon da düşürülemez.
Gene mi müteahhitlerin devri denebilir. Fakat gerçek bu.
TOKİ var denecekse, bırakalım da alt gelir grubuyla ilgilensin derim. Orta gelir grubunun sorununu piyasa çözmelidir. Üst gelir grubunda konut yapan da satan da alan da var.