Kapitalizm bizden ne istiyor

Kapitalizm, sınıflı bir toplumun mahsulü olduğu için üretim faktörlerine tek başına faktör değil, aynı zamanda bir sınıflandırma işlevi gördürülmüştür. İlk dönem kapitalizmin klasik sınıflandırmasında toplumsal katmanlar burjuva ve işçi sınıfı olarak ikiye ayrılmıştır.Burjuva esasen burç içinde yaşayana, yani, kentli kimseye denir. Köyden kente göçme eylemine de burjuvazi Fakat kapitalizmde, bir dönem hararetli tartışıldığı şekliyle, üretim faktörü olarak burjuva kelimesine farklı bir anlam yüklenmiştir.Yahut bahse konu anlam, anti-kapitalistler tarafından burjuva kelimesine yüklenmiştir de denebilir.Yüklenen manasıyla değil ama kelime manasıyla bugün burjuva, orta gelir grubu demektir. Bu ifademle kapitalizmde, sınıflandırmadan kategorilendirmeye bir geçiş yaşandığını da izhar etmiş oldum. Bugün eleştirel yaklaşımlarda dahi sınıflar değil, gelir grupları şeklinde bir ayrım yapılır. Fakat asıl temas etmek istediğim husus yeni ve henüz örtük bir sınıflandırmanın varlığıBu yeni sınıflandırma, askeri, politik, teknolojik ve sair alanlardaki değişimlerle gün geçtikçe daha çok anlam kazanıp daha çok başvurulur olacak. Karşı cephelerin değil, sınıfiçi birbirini ezmenin başlamasıyla kendisini gösterecekAslında önceki gibi bir sınıflaştırmadan ziyade tercihli bir sınıflaşmadan bahsediyorum.Kapitalizmde insanlar artık kapitalistler ve tüketiciler olarak ikiye ayrılıyor.Kapitalizm, herkese kapitalist olabilmesi için fırsat eşitliği verdiğini ifade eder. Bunu garajdan çıkan teknoloji milyarderi, üniversiteyi terk eden sosyal medya milyarderi, banka yöneticisiyken banka kurup satarak milyarder olan iş adamı, inşaat işçisiyken en zengin şarkıcı konumuna yükselen şarkıcı gibi binlerce örneği dünyaya sunarak yapar. Bir insan ömrünün büyük kapitalist olmak için yeterli olabileceğini söyler. Yeter ki tüm değerlerini terk et, başarabilirsin der.Kapitalizme göre sayısız örnekler ortadayken kapitalist olmayı beceremeyenler, her tür muameleyi hak eden, zaten belasını bulmuş kimselerdir. (Kapitalist olmamayı seçenler istisna.)Fakat bunlar işçiler değildir. Zaten işçi diye bir kavramın artık kalmadığını yerini tüketici kavramının aldığını tartışıyorum. (Teknoloji yoğun üretimi değerlendirirken bu husus dikkate alınmalı.)Tüketici, kapitalizme göre müstahakkına uygun yaşıyor.Başlıktaki soruya cevap vereceksem kapitalizm tüketiciden bir şey istemiyor. Ne kadar ne tüketebiliyorlarsa tüketsin, istenmediğinde de tüketmesin, onlardan başka bir arzusu yok.Belki, tüm dünyada bugünkü, reel sektörün aleyhine finansal kesimi önceleyen ana akım iktisadın yaklaşımları yeterince durumu anlatıyordur.Kapitalizmin artık tüketicilerle, işçi sömürüsüyle, alışılagelmiş söylemdeki ezilenlerle falan işi yok. Çünkü bu grupların sömürülecek hali kalmamış. Yahut kapitalizmin sömürme iştahını artık bu gruplar doyuramaz. Zaten üretilen gelirden aldıkları pay 20 kadar.Kapitalistlerse üretilen gelirin 80'inin sahibi.Kapitalizm, yani, tüketicilerden bir şey istemiyor, kapitalistlerdense büyük bir beklentisi var. Kapitalistlerin daha kapitalist olmasını istiyor. Cemiyet memiyet döneminden sıkıldı. Kapitalistleri sınamak istiyor. Birbirlerini kırmalarını istiyor. Çünkü kapitalizme göre gerçek kapitalistlik ezilen sınıfları sömürmek değildir. Gerçek kapitalistlik, kapitalistlerin kapitalistleri sömürmesidir. Menfaat rekabetine, kapitalist tokuşmaya layık derecede çetin olan, meydan okuyucu olan budur. Hem kapitalistlerin daha kapitalist olması gelir ilişkilerine bakılırsa artık ancak ve sadece kapitalistlerin kapitalistleri sömürmesinden geçiyor.Mesele sadece şirket tokuşmalarıyla değil, bugünün en sıkı müttefikleri görünen ülkelerin tokuşmasıyla da kendisini gösterecektir. (İşe de, hatırlatmam gerekirse, öteden bu yana tartıştığım üzere yeni dünya düzenine uyum sağlayamayan Fransa'dan başlanacak, gibi geliyor.)Peki, şirketler özelinde