Hedefler, jeopolitik riskler ve maliye politikası
Kapitalizmin hedef odaklı dünyası değişiyor. Artık hedefler bahanelerle birlikte geliyor. Çünkü onyıllardır canlı olan jeopolitik risklerin gerçekleşmesine ramak kalmış gibi görüyor.Bu durum hem makroda hem mikroda bir yönetim zorluğu ortaya çıkarıyor. Ekonomi yönetimleri, finansal piyasalar, işletmeler orta-uzun vadeli öngörü kuramadıklarından ekonomik faaliyetlerde aksamak endişesi yayılıyor. ABD'deki gibi ABD'de resesyon ihtimali yeniden beklentilere girdi.Artık siyah (kara) kuğunun tekilliğinden söz edilemez. Belli ki birçok hatta sayısını bilmediğimiz kadar çok siyah kuğu var ve nereden hangisi çıkacak belli değil. Hangisinin ne denli etkisi olacağının belli olmadığını da söylemek gerekir. Japonya'nın kara pazartesinin bu anlamda iyi bir örnekBu şartlarda beklentilerim para politikasının değil, maliye politikasının belirleyici olacağı bir dönem yaklaştığını bana anlatıyor. Eğer kullanılabilirse Çünkü sistem para politikasına karşı hayli hassaslaştı, bir dokun bin ah işit tesirinde etkiler ortaya çıkarıyor. Ortodoksinin krizi aslında yaşanan Aşağı-yukarı tüm merkez bankaları tıkandı. Adeta küresel nötr faiz ortamına ulaşıldı.Evet, beklentim maliye politikasına rol yüklenmek isteneceği ama bunun mümkün olup olmadığı meselesini tartışmak istiyorum. Bu tartışma küresel enflasyonun gidişatına dair bir öngörü kazandırabileceğinden değerli olabilir.Maliye politikası, önümüzdeki dönemde ekonomi politikasının temel enstrümanı yahut ihtiyacı olarak gerçekten ön plana çıkacaksa ülkelerin borçlulukları asıl tartışma konusu olacaktır.ABD'nin merkezi hükümet borcu gayrisafi yurtiçi hasılasının 135'i seviyesindeyken dünya başka neyi tartışabilir ki zatenGene de biz önce Türkiye'ye bakalım Çünkü Türkiye düşük borçluluğuyla maliye politikasına başvurabilecek neredeyse tek ekonomi durumunda. Türkiye'nin ayarında Suudi Arabistan ve Rusya var. Dikkat buyurun; enerji ihracatçısı ekonomiler kadar düşük borçlu bir ekonomi Türk ekonomisiTürkiye enflasyonunu 38 seviyesine indirebildiğini daha önce zaten gösterdi. Bunu maliye politikası ve kur yönetimi ile başarmıştı. Sonra baz etkisi aleyhte çalışırken maliye politikası da enflasyonist yönde kullanıldı. Böylece enflasyon 75 seviyelerine kadar tekrar çıktı.Şimdi "jeopolitik riskler gerçekleşmezse" baz etkisi ve sıkılaştırıcı para politikasıyla beraber kur istikrarı Türkiye'nin enflasyonunu tekrar 38'e indirecektir. Gerçi son enflasyon toplantısı artık tahmin ufkunun üst sınırı olan 42'nin Merkez Bankasınca daha makul görüldüğünü gösterdi Buradan kurun önümüzdeki aylarda aşağı bırakılmayacağını kati şekilde anlayabiliriz. Faiz artırımı olmayacağını da Evet, Türkiye 38'e olmasa da 42'ye mevcut trendinde ulaşabilir fakat mesele sonrası ve daha aşağısıEnflasyonu 38'in yahut 42'nin altına düşürürken hasar alma riski çok fazla. Eğer tercih edilirse bu hasarın önünü almak, yok, tercih edilmezse oluşabilecek hasarın etkilerini gidermek için maliye politikasını genişlemeci yönde kullanmak bir zaruret olarak görülebilir.Açıkçası borçlanmaya başvurulabileceği daha önce ekonomi yönetimince ifade edilmişti ama "likidite sterilizasyonu" içinFakat maliyenin üzerinde asrın afeti çapındaki depremlerin ve EYT'nin yükü varken borçlanma-strilizasyon ilişkisi tartışma çıkarır.Geldik asıl meseleye Maliye üzerinde olağanüstü yüklerin olduğu bu şartlarda borçlanmayla muhtemel ekonomik