Finansal intifada İslami finans nasıl başladı

Adaletin son temsilcisi Osmanlı, endüstri devriminin kıvam bulduğu 18. yüzyıldan itibaren bir tercihe zorlanmıştı. Kapitalist mi olacaktı, İslam ekonomisini temsil etmeye devam mı edecekti Yazıya ilerlemeden bu soruyu tekrar okumanızı istirham ederim. Eğer sorudaki mana tam geçmiyorsa bu ifadelerin, bir kalıbın yıkıldığını anlattığına dikkatinizi çekmek isterim.

Merhum Mehmet Genç Hoca, zihinleri geçmişine kör eden şu "Osmanlı'nın kapitalizmi anlayamadığı ve kaçırdığı," tezine karşı çıkmıştı. Bilakis Osmanlı'nın Batı'daki düşünsel ve ekonomik gelişmelerin farkında olduğunu ve fakat yanlıştan değil, doğrudan yana tercihte bulunduğunu tespit etmişti.

Ben de Osmanlı'nın kapitalizmden bihaber olmadığının farkındayım. Genç hocadan farklı olarak tercihini doğrudan yana yaparken makul bir uyumlaştırmanın mümkün olup olmadığını denediklerini de değerlendiriyorum.

Nihayet olmadı. Osmanlı tutunamadı. Her şey tam anlamıyla aleyhine gitti.

Osmanlı coğrafyası dağıldı. Yeni monarşiler çıktı. Bir kısmı cumhuriyetle tanıştı. Kimi kapitalist oldu, kimi komünist, kimi devletçi oldu. Savruldu gitti.

Ta ki işgal altındaki Kudüs'te 21 Ağustos 1969 günü Rohan isimli Avusturalyalı bir terörist Mescid-i Aksa'yı kundaklayana kadar. Bu saldırı İslam dünyasını sarstı. İhale hristiyanların üzerine bırakılsa da Müslümanlar bunun siyonist bir komplo olduğu hususunda hemfikirdi. Rohan evanjelist apokaliptik bir radikaldi. Yani Tapınak Tepesini üçüncü tapınağın inşası için temizleyip Mesihin gelişini hızlandırma ve Tanrıyı kıyamete zorlama hevesindeydi. Kudüs'ü işgal altında tutan İsrail hakikaten yangına müdahalede gevşekti. Böylece Müslümanların karşısına beraber çıkmışlardı.

Komünist mi olacağız, kapitalist mi sorusu ortada dururken Müslümanlar bu soruya cevap verip kime benzeyecekti Mescide saldıranlara mı

Kudüs rahatsızlığı büyüktü. 22-25 Eylül 1969'da Rabat'ta toplanan İslam Zirvesi Konferansında Müslümanların menfaatlerini savunmak üzere İslam İşbirliği Teşkilatının (o gün için İslam Konferansı Örgütü-İKÖ) Kudüs merkezli olmak üzere kurulmasına karar verildi. Örgüt, Kudüs özgür olana kadar geçici olarak Cidde'de kurumsallaşacaktı.

İKÖ'nün kurulması Müslümanlar için yeni düzenin başlangıcı oldu.

1973'teki İKÖ Dışişleri Bakanları Toplantısında İslam Kalkınma Bankasının kurulmasına böylece karar verildi.

Komünizmle kapitalizm arasında bir tercihi reddeden Kral Faysal'ın arzu ettiği İslam Ekonomisi Konferansının toplanması ise tam bir dönüm noktası oldu. Konferans Faysal suikaste uğraması nedeniyle planlanandan geç toplanabildi. Sene 1976 yılında olmuştu. Mekke'deki bu konferansa Türkiye'yi temsilen katılan Sabahattin Zaim Hoca katıldı. Naccar'ın Mısır'daki İslami finans deneyimleri falan da hepsi burada örnek olay bağlamında ele alındı.

Bu toplantıdan itibaren İslam Kalkınma Bankası ruh kazandı.

İşte Müslümanların "ne komünist ne de kapitalist olacağız, kendimiz olacağız," dediği ve İslami finansın başladığı an budur. Küresel finans tahakkümüne, siyonizme, evanjelizme, komünizme ve kapitalizme karşı intifada artık başlamıştır.

İslam Kalkınma Bankası İKÖ üyesi ülkelerde ilk İslami finans yatırımlarına itibar, destek ve kaynak sağladı. Böylece Türkiye'de de 1983'ten itibaren İslam Kalkınma Bankasının iştirakleri olan AlbarakaTürk ve KuveytTürk kurulup faaliyete geçti.

İşte hikâye budur. İslam ekonomisinin uygulamalı iktisat tarafında bankasından sigortasına, sermaye piyasalarından sosyal finansına büyük bir anti-siyonist devrim yürüyor.

İslam ekonomi konferansının 12.sinin 2020 yılında İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesinde toplandığını da hatırlatayım.

He, bu arada İslami finans literatürüne girerseniz hikâye başkadır. Arapların Petrol Krizinden petrodolarları birikmiştir, o paralarla da farklı bir şey yapmak istemişlerdir, bu İslami finans işleri de öyle başlamıştır.

Bu sulandırılmış ve lakayt bir izah.

Oysa petrolün para etmesini sağlayan petrol krizini çıkaran hadise olan petrol ambargosunun nedeni dahi Arap-İsrail Savaşında siyonizme verilen desteği kesmekti.