İnsanlık idrakine geçirilen deli gömlekleri ve Gazze

Zaman zaman ısrarla gündeme getirdiğimiz Batılı liberal değerlerin Gazze'de yaşananlar dolayısıyla ayaklar altına alındığı söylemi sanırım biraz tahsise muhtaç.

Batı değerler sisteminin ayaklar altında olduğunu düşündüğümüz unsurları neler

Sanırım Gazze'de devam eden soykırım esnasında Batı değerleri olarak dillendirdiğimiz unsurlar; insan hak ve onurunun korunması, ifade hürriyeti, teşebbüs hürriyeti, hukukun üstünlüğü, savaş hukuku gibi evrensel değerler. Yoksa Gazze ile alakalı konuşurken bahsettiğimiz yine Batı değer sistematiğinin içerisinde yer alan feminizm, serbest piyasa ekonomisi gibi unsurlar değil.

İşte tam bu noktada insan hak ve onurunun korunması, ifade hürriyeti ya da savaş hukuku gibi kavramlar neden Batı'ya ait değerler olarak telakki ediliyor hala anlayabilmiş değilim.

Bu kavramlar muhtevaları açısından hiçbirimizin karşı çıktığı değerler olmadığı gibi, bu kavramların salt Batı'ya ait kavramlar olduğunu düşünmemiz için de en ufak bir sebep yok.

Roger Garaudy 'İnsanlığın Medeniyet Destanı' isimli eserinde insanoğlunun bugüne kadar sahip olduğu bilginin ve birikimin kaynaklarına dair muazzam tespitler yapmıştır.

Batı, işte insanlığın bu ortak mirasının tamamının üzerine kendisine yakışır bir tarzda çökmüştür.

Garaudy, bahsedilen eserinde medeniyetlerin çıkış noktalarına atıfta bulunarak Mezopotamya'dan, Gılgamış Destanı'ndan, Nil'den, İndus bölgesinden ve Upanişadlardan, bozkırlardaki baskın yapılardan muazzam örnekler verir.

Sonrasında konuyu Antik Grek dönemine, Roma'ya ve Hıristiyanlığa taşır ki bu dönem bugünkü Batı medeniyetinin zihin dünyasının yapı taşlarının şekillendiği Juda-Christ döneme de tekabül eden dönemdir.

Keza bu konuda iki diğer kaynak eser John Hobson'ın kaleme aldığı 'Batı Medeniyeti'nin Doğulu Kökenleri' isimli eser ile İbrahim Kalın'ın "İslam ve Batı - Ben, Öteki ve Ötesi - Barbar, Modern, Medeni" isimli eserleridir.

Bizim Gazze'de yaşanan vahşete dair konuşmamız gereken esas konu Batı kurucu aklının yapı taşlarının şekillendiği Antik Grek dönemiyle başlayan ve Rönesans sonrasına kadar uzanan bu dönem olmalıdır.

Bu perspektiften baktığımızda site devletinde geçerli olan vatandaş ile köle ayrımı bugün çok daha acımasız boyutlarda hala devam etmektedir.

Yunan site devletlerinde köleler, esnaflık ve efendisi adına ticaret dahil her şeyi yapabilirlerken yapamadıkları yegane şey siyaset idi. Bu kapsamda hiçbir kölenin oy kullanma ya da seçilme hakkı bulunmamaktaydı.

Bugün Batı hegemon dünya düzenindeki çağdaş köleler açısından hayat, antik Yunan döneminden çok daha vahşi efendi-kölelik ilişkisi barındırmaktadır.

Peki, bu düzende ölen sadece Filistin halkı mı