Ve Avrupa Parlamentosu için yapılan seçimler sona erdi.
Öyle birilerinin sonuçları analiz dahi etmeden ırkçılık kasırgası esiyor gibi ezber cümlelere pek de kendimiz kaptırmayalım. Evet ırkçı partiler güçlenmeye devam ettiler ama bu cümleden de anlaşıldığı gibi olmayan bir şeye ilk kez şahitlik etmiyoruz, zaten son 20 seneden bu yana ırkçı partiler Avrupa'da sürekli yükselişte.
Bu seçimlerde de ırkçı partiler tedrici artışlarına devam ettiler fakat hala Avrupa Parlamentosu'nun 720 sandalyeli yapısı içerisinde merkez partiler ırkçı partileri izole edebilecek sandalye sayılarını muhafaza ediyorlar.
Peki, bu durum daha ne kadar bu şekilde devam edebilir
Bakın Fransa'da Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Macron'un partisi Le Pen'in ırkçı partisinin yarısı kadar dahi oy alamadı. Macron'un partisi yüzde 15 civarlarında bir oy alabilirken, Le Pen'in desteklediği parti yüzde 32 civarında bir oy kazandı.
Fransa'daki iki turlu başkanlık sistematiği daha ne kadar ittifak yoluyla ırkçı partileri bertaraf edebilecek
Almanya'da ırkçı AfP kadar oy alabilen Olaf Scholz o koltukta daha ne kadar oturabilecek
Sadece Almanya'da yapılan bir ankette, 30 yaş altındaki erkek Alman vatandaşlarının siyasal tercihlerinde ırkçı partiye yönelik geçtiğimiz döneme göre yüzde 10 civarında bir artış meydana gelmiş.
Anlaşılan bu trend mevcut ekonomik şartlar altında devam edecek.
Yani anlayacağımız sistem bu badireyi şimdiye kadar farklı siyasi kanatların bir noktada toplanması yoluyla aştı fakat görünen o ki bu iş hızla bir kördüğüm noktasına doğru ilerliyor ve o noktadan sonra yaşanacaklar kimse için sürpriz sayılmayacak.
Yaşananların Türkiye'ye tezahürleri ne olacak
Batı'da yaşanan bu ırkçı dalganın uzun bir süreden bu yana Türkiye Avrupa ilişkilerine de menfi manada tesirler oluşturduğunu hep birlikte yaşıyoruz. Anlaşılan o ki ırkçı partilerin söylemleri üzerinden Türkiye eleştirisi önümüzdeki günlerde daha da artacak.
Kendisini ifade etme kriteri olarak sürekli 'öteki' olgusu üzerinden paradigma inşa eden, tüm yolların sadece Roma'ya çıkmak zorunda kaldığı Batı, bu ırkçı iklim üzerinden siyaset geliştirmekte tereddüt göstermeyecektir. Bugüne kadar hemen hemen tüm Avrupa ülkelerinde yapılan seçimlerde tereddütsüz tüm siyasi partiler hedeflerine Türkiye'yi, İslam'ı ve Erdoğan'ı oturtmaktan hiç imtina etmediler.
Avrupa'da ırkçı söylemlerin altında ezilmemek için merkezde siyaset yapan partiler de yeşiller de bu dili konuşmakta hiç tereddüt göstermediler. Bundan sonra da ırkçı partilere oy veren seçmenin oyunu alabilmek için bu merkez partilerin daha keskin ifadeler ile Türkiye eleştirisi getirecekleri mukadderdir.

125