Evet, adını artık koyalım: İsrail soykırım suçlusu bir devlettir.
Bu kavramı artık köyde, kentte, akademide, ekranda, gazetede, sohbetlerimizde, sosyal medyanın her bir platformunda imkanlar nispetinde sürekli kullanalım ve tekrarlayalım.
İsrail soykırım suçu işlemiş bir devlettir ve Siyonist tasallutun tüm karar mercilerini vesayet altına almasından dolayı Uluslararası Adalet Divanı gibi merkezlerden bu yönde bir karar çıkmasa da dünya vicdanında İsrail soykırımcı bir devlettir.
Şimdilik ateşi kestiler, yarın başlayacaklar.
Yazımın sonunda yazacağım şeyi başında yazayım: Bu soykırımın hesabı İsrail'den sorulmadığı sürece İsrail'in saldırganlığı asla sona ermez, Batı Şeria'daki işgaller sona ermez, Lübnan ve Suriye eksenindeki saldırganlıkları sona ermez. 1917 yılında ilan edilen Balfour Deklarasyonu sürecinden bugüne kadar İsrail'in coğrafyamızda ortaya koyduğu saldırganlıklar, suikastlar, katliamlar, işgaller ve en nihayetinde soykırım bizlere bunu net bir şekilde göstermiştir.
Okullarında çocuklarına Mescid-i Aksa'yı nasıl yıkacaklarını, Arapları nasıl öldüreceklerini ya da sürgün edeceklerini öğreten bir yapının yetiştirdiği halkın, farklı davranmasını beklemek eşyanın tabiatına aykırı bir durumdur.
Bugün küresel çapta yayın yapan konvansiyonel medya organlarında İsrailli esirlerin ailelerine kavuşması saatler boyunca haber olurken, Filistinli tutsakların İsrail zindanlarından çıkarak ailelerine kavuşmaları haber olmuyor. Sadece bu konu dahi Siyonist tasallutun evimize kadar nasıl teneffüs ettiğinin en net göstergesidir.
Acıdan ders çıkartmak
Evet acıdan ders çıkartmak ve ders almak zorundayız.
İsrail'de soykırım başladığı günden bu yana kendisi dışında kalan tüm coğrafyalara parmak sallayarak insan hakları dersi veren, medya özgürlükleri konusunda üst perdeden vaaz veren Batı'nın maskesi, bu soykırım sayesinde düşmüştür.
Almanya'nın sesi konumunda yer alan DW isimli yayın organı, soykırım devam ederken dünyanın gözünün içine baka baka çatışmalarda sivillerin öldürülmesinin her zaman savaş suçu sayılamayacağını anlatan yazılar yayınladılar.
ABD'de uzun yıllar sözcülük yapan John Kirby gibi isimler, İsrail'de sivil katliamına ABD olarak tanıklık etmediklerini utanmadan söyleyebildiler.
Ursula Von Der Leyen gibi isimler ise iki yüzlülüğün çıtasını alıp arşa diktiler. Rusya'nın, Ukrayna alt yapısına yönelik saldırılarını bir devlet terörü olarak nitelendiren bu isim, iki yıl boyunca İsrail saldırılarına dair tek bir cümleyi zerre haya etmeden ve yüzü kızarmadan tekrar etti: İsrail'in kendini savunma hakkı vardır. Birçok Batılı yayın kuruluşu yayın politikalarını İsrail'in soykırımını gözden uzak tutmaya odakladı ve bu politika ile mütenasip iş yapmayan çalışanlarının iş akitlerini sonlandırdı.