İstanbul geçtiğimiz gün 6.2 ile sarsılınca yine herkes kendi siyasi görüşüne uygun deprem uzmanının ardına düştü.
Senin deprem uzmanın mı benim deprem uzmanım mı daha iyi tartışması bizi bir ay kadar daha meşgul eder. Oysa uzmanların bu konuda yaptıkları açıklamaların değiştirmediği tek hakikat var: Türkiye bir deprem ülkesi.
Bu gerçeği hücrelerimize kadar yaşarken depremin şiddetini uzmanlar önceden tahmin etse ne olacak etmese ne olacak, en nihayetinde depremler ile yaşamaya devam edeceğiz.
Bir de bilim kilisesi müntesipleri var, bunlar yapılan hiçbir çalışmayı görmeyip sabahtan akşama kadar 'bilimin ışığında' diyerek namütenahi konuşuyorlar ama sorunun nasıl çözüleceğine dair tek kelam etmiyorlar.
Bilim insanlarının ortaya koyduğu hakikat ile ilgili kimsenin şüphesi yok.
Buyurun ben de yazıyorum; 'Bilim insanları, eğer tedbir alınmazsa muhtemel bir İstanbul depreminin faturasının son derece kabarık olacağını söylüyorlar.'
Çözüldü mü şimdi konu
Bunların tamamı teşhis ve tespit.
Ya tedavi nasıl olacak
Sorun, büyük ölçüde 2000
öncesi oluşmuş yapı stoku
TÜİK verilerine göre Türkiye'de kabaca içerisinde yaşanan 25 milyon konut var.
25 milyon söz konusu konutun yaklaşık yüzde 35 civarında olan kısmı yeni deprem yönetmeliği doğrultusunda inşa edilmiş, lakin yüzde 65'lik kısmı eski yapı stoku.
Elbette bu yüzde 65 civarındaki yapı stokunun tamamının değişmesi gerekmiyor lakin yaklaşık 7 milyon yapının dönüşmesi gerekiyor.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın resmî rakamlarına göre İstanbul'da dönüşmesi gereken 1,5 milyon, acil dönüştürülmesi gereken yaklaşık 500 bin konut var.
İşte asıl sorun burada başlıyor.
Nasıl dönüşecek
Hükûmetlerin, Türkiye'nin tam bir asırda oluşmuş bu sorunlu yapı stokunu kendi bütçesi ile dönüştürmesi mümkün de değil, hakkaniyetli de değil.
Mümkün değil, çünkü ihtiyaç duyulan kaynak Türkiye bütçesinin çok üzerinde bir rakam, hakkaniyetli değil, çünkü oturduğu binayı depreme dayanıklı bir şekilde inşa eden vatandaş bu yükümlülüğün altına neden sokulsun
Ayrıca, devletin bu konutlarda oturan insanların rızası hilafına mezkûr konutları dönüştürmesi de mümkün değil. Nihayetinde dönüşecek konutların maliyeti, malikler tarafından karşılanacak. İşte asıl konuşulması gereken konu tam da burası.