Bizi koruyanlardan bizi kim koruyacak

Unutulan darbeler tekrar eder, o yüzden ne 27 Mayıs'ı, ne 15 Temmuz'u ne de diğer tüm müdahaleleri unutacağız.

27 Mayıs alçaklığının üzerinden tam 64 sene geçti.

27 Mayıs darbesi hesap sorulmadığı için kendinden sonra gelen darbeleri de mayalayarak devam etti lakin tüm darbelerin örgüsü farklı dokunduğu için millete darbelerden darbe seçmek kaldı.

Her başarıya ulaşmış darbe, kendisinden sonra gelen diğer darbenin kuluçka makinesi oldu.

27 Mayıs darbesinde üniforma giyen genç rütbedeki askerler 1971 tarihindeki muhtırayı vererek Demirel'i istifaya zorladılar, eski CHP senatörü Nihat Erim'i başbakan yaptılar.

1971 Muhtırası'nı yaşayan askerler, 12 Eylül 1980 tarihinde yine darbe yaptılar ve yine Demirel'i gönderip darbecilerin adayı Bülent Ulusu'yu başbakan yaptılar.

1980 darbesinde TSK'da bulunan daha genç askerler, 28 Şubat 1997 tarihinde Sincan'da tank yürüterek Necmettin Erbakan hükümetini yıkıp yerine istedikleri tarzda başka bir hükümet kurdurdular.

O dönemde üniforma giyen askerler 15 Temmuz'da bu sefer Recep Tayyip Erdoğan hükümetine karşı darbe girişiminde bulundular ve Gazi Meclisi bombaladılar, milletin üzerinden tank geçirdiler.

15 Temmuz'u farklı ve değerli yapan ise, 15 Temmuz gecesi Erdoğan liderliğindeki millet bu sefer darbeye ve darbecilere direndi ve Türkiye'de ilk kez bir darbe bastırılmış oldu.

Eğer Cumhuriyet tarihinde bir darbe ilk kez milletin çıplak elleri ile bastırıldı ise, bir daha başka darbeleri mayalayacak bir ortama müsaade edilmemeli.

Nasıl olacak

Romalı şair Juvenal, bundan yaklaşık 2000 sene önce şunu sordu: Bizi koruyanlardan, bizi kim koruyacak

O zaman anlıyoruz ki eline beni koruması için silah verdiğim kitlenin, o silahın namlusunu bana doğrultmaması konusunda kafa yorma işi binlerce yılın hikayesi.

ABD başta olmak üzere silahlı gücün gözetim ve kontrolü, özellikle 2. Dünya Harbi sonrası çok önemli bir konu olmuştur. Bu gözetim ve kontrolün Batı'da şimdi konuşulan versiyonu ise demokratik gözetim ve kontroldür.

Mezkûr konuda Batı'da sayısız eser kaleme alınmışsa da Türkiye'de darbeci kafanın her darbede yönetimi ele geçiren taraf olmasından dolayı, askeri okulların müfredatlarında 'silahlı gücün demokratik gözetim ve kontrolü' kendine yeteri kadar yer bulamamıştır.

Türkiye'nin 15 Temmuz sonrası, demokratik gözetim ve kontrole dair ortaya koyduğu birçok reform hareketi, önemli bir başlangıç olarak görülse bile hala yeterli değildir.