Masonları, sömürgecileri hoplatan Millî Eğitim Bakanı
Müsteşarlığı döneminde, dershanelerin kapatılmasından başlayarak, FETÖ ile mücadelede önemli bir rol üstlenen Yusuf Tekin, MillîEğitim Bakanlığı görevine getirildiğinden bu yana eğitimle ilgili hep şikâyet ettiğimiz köklü meselelere el atmakta.
Gençlerimizin zihnini yoran lüzumsuz konuların müfredattan ayıklanması onlardan biriydi mesela.Uluslararası raporlarda bile eleştirilen, pek çok Batı ülkesi ile kıyaslandığında, çocuklarımıza onların iki katı kadar bilgi yüklediğimiz müfredatı çocukların pozisyonlarına ve algı düzeylerine uygun biçimde sadeleştirmek Bakan Tekin'e kısmet oldu.Birçok ülkede üniversitede okutulan konuların bizde lise, hatta ortaokul düzeyinde öğrencilere dayatılmasının önüne geçtiği için-başta CHP olmak üzere-malum kesim çokça hoplayıp zıpladı ama sonuç değişmedi.Ayrıca, gençlerimizi dünyada yaygınlaşan bir sürü sapkın ideolojiden korumak, hem çağımızın ihtiyaçlarına, hem de millîve manevi değerlere sahip-şuurlu nesiller-olarak yetişmeleri adına, adabımuaşeret gibi dersler de Bakan Tekin'in gayreti ve azmiyle müfredatımıza girdi.Bakan Beyin yaptığı kritik hamlelerin sonuncusu ise Osmanlı'nın yıkılış döneminde kurulan ve o tarihlerden bu yana Müslüman Türk çocuklarını devşirme merkezi gibi çalışmakla eleştirilenyabancı okullaroldu.Kendi ifadesine göre, Bakan Tekin iki Fransız okuluna resmîyazı yazmış ve Lozan Anlaşması'na göre sadece kendi vatandaşlarını okutmaları gerekirken, çoğunlukla Türk çocuklarını okutmaları ile ilgili izahat istemiş.Ülkemizdeihanetin merkezimason localarının güdümündeki kalemlerin ve onların sömürgeci zihniyetli akademisyenlerinin günlerdir hedefe koyduğu Bakan Tekin, onlara göre işte bu izahatı istemekle büyük suç işlemiş(!)Oysa Bakan Bey, mevzuyu herTürk vatandaşınınsavunması gerektiğibiçimde günlerdir tane tane anlatmakta.Şu açıklamanın neresinden, kim rahatsız olur, buyurun;Biz Cumhuriyetle beraber Lozan Anlaşması'nı imzaladık. Lozan Anlaşması'nda Cumhuriyetimizin kurucu kadrolarımızın altına imza attığı Türkiye'de yabancı okullarımız var. Taahhüt doğrultusunda okullara saygı duyuyoruz ve hiçbir sıkıntı çıkarmıyoruz. Tam tersine o okulların da ihtiyaçlarını gidermek için biz kendileriyle iletişim hâlindeyiz. Kim bunlar Türk vatandaşı olan azınlık mensupları ve Lozan'daki mektup teatileriyle kendilerine söz verdiğimiz yabancı okullar...
12 tane yabancı okul var; Fransız, Alman, İtalyan okulu var. Onlarla ilgili hiçbir sıkıntımız yok fakat enteresan bir biçimde Fransa bu mektuplarda da olmayan, sadece müstemleke ülkelerine yakışan şekilde davranarak, Türkiye'de iki tane daha okul açmış. Bu okulu açarken de'biz buraya Fransızları alacağız sadece'demiş olmalarına rağmen şu an öğrenci sayısı yüzde doksan oranında Türk vatandaşı.
Şimdi bu çocuklar bizim sistemimizde legal ya! Ben 12 yıllık zorunlu eğitimi uygulamakla mükellef bir bakanım. Dolayısıyla o okula giden bir Türk vatandaşının eğer bende kaydı yoksa, ben o çocuğu okullaştırmadığım için görevimi yapmıyorum demektir. Ben şimdi diyorum, çocuklar nerede Okulda. Hangi okulda Bizim kaydımızda yok, nereye gidiyorlar O iki Fransız okuluna. O benim literatürümde resmî olmadığı için bu çocuklar okullaşmamış gözüküyorlar.
Fransız Büyükelçisi ile görüştüm. Ya bu yaptığınız doğru değil. Ben müsteşarken yazmıştım yazıyı. Oyaladılar bizi, 'ya evet haklısınız, işte düzeltelim', okula müfettiş gönderiyoruz, okula almıyorlar. 'Türk öğrenci var mı' bakalım diye Almıyorlar müfettişi. Şimdi 'siz bizi denetleyemezsiniz' diyorlar. Sonra çocuklar mezun oluyorlar. Oradan mezun çocuk diplomasının denkliğini bize getiriyor, diyor ki 'diplomamın denkliğini ver'. Yani vatandaşla beni karşı karşıya getiriyor. Yetmedi bu çocuklar ayrıcalıklı bir pozisyonda yüksek öğretim sınavlarına giriyorlar. Yani yabancı öğrenciler için yaptığımız yüksek öğretim kurumu sınavlarına giriyorlar. Yani bir kere de adaletsizlik var orada.
"Şimdi diyoruz ki bunlara, 'gelin konuşalım'. 'Yarın geleceğiz, öbür gün geleceğiz, işte şöyle oldu' deniliyor. Büyükelçiyi davet ettik, geldi, 'ilk fırsatta çözeceğiz' dedi. Ne zaman konuştuk bunu, aralık ayında. İlk fırsatta çözeceğiz demesinin üzerinden 7-8 ay geçti, hâlâlütfedip bizi muhatap almıyorlar. Ben de diyorum ki ya kardeşim bak biz sizin müstemleke sömürge, sömürdüğünüz ülkeler gibi değiliz. Biz bağımsız ve millîbir devletiz. Dolayısıyla bizim literatürümüze göre burada eğitim vermek istiyorsanız, bizim şartlarımıza göre hareket edeceksiniz. Gelin bu okulları meşru hâle getirelim. Bunun karşılığında da sizden biz de Fransa'daki Türk vatandaşları için bazı taleplerimiz olacak.