Gezi'nin hesabı kapanmadan

Sosyal medyada üretilen yalanların etkisi ile ilk yüzleşmemizdi Gezi provokasyonu

Sözde amiral gemisi bir gazetenin internet sitesi de âdeta bu operasyonun merkezi gibiydi.

Yağmur gibi yalan pompalanıyordu mobil cihaz ekranlarına

Güya paletlerin altında ezilmiş insan fotoğrafları, Çevik Kuvvet TOMA'larından kimyasal gaz sıkıldığı yalanları, apaçık darbe kışkırtmaları

Hiç çekinmeden,"Ya bir gün hesabı sorulursa"korkusu yaşamadan, sözde gazetecilik kisvesi altında yaptılar bunları.

Hem de günlerce, haftalarca manşetlerinden indirmeden.

Gerçek gazeteciler olarak, bizler bir yalanı ortaya çıkarıp gerçeği anlatana dek onlar yeni yüzlerce yalanı sürdüler kirli ekranlarından.

Bu kadarla da kalmadılar

O kadar fütursuz ve o kadar zıvanadan çıkmışlardı ki

Vatandaşların evlerini-iş yerlerini yağmalayan, kamuya ait otobüsleri, polis araçlarını yakan Vandallara, sol örgüt militanı teröristlere açıkça 'kahraman' güzellemeleri yaptılar

Öyle bir korku ve baskı iklimi oluşturdular ki, iktidara yakın gazeteler, televizyon kanalları bile günlerce bunlara karşı ne diyeceğini bilemedi.

Bu Vandal darbeciler, olabildiğince uzak durmaya çalışan gazetecileri ve yayıncı kuruluşları da hedef gösterip, linç ettirdi.

Başı çeken de elbette yine sözde gazeteci, sokak darbesinin aparatı operasyon çocuklarıydı.

28 Şubat'ta yarım kalan hesaplarını, güya Gezi'de tamamlayacaklardı.

Bunu da gizlemiyor, açık açık"28 Şubat bin yıl sürecek demiyor muyduk"diye atarlanıyorlardı.

Sadece"Zulüm 1453'te başladı"yazan değil, aynı zamanda bunu günlerce ekranlarda, makalelerde, videolarında savunan karanlık tipler vardı Gezi'de

Gayrimüslimlerden öte bir de Sünni Türk düşmanı azgın azınlık kitleydi başı çeken

Yoksa Nusayri Esad'ın Suriye bayrağının ne işi vardı Taksim'de

Ayrıca Almanya, ABD, İsrail, İngiltere, İran ve daha niceleri

Alayının istihbarat elemanları, aparatlarıyla birlikte çıkmıştı Gezi'ye.

Hükûmeti devireceklerine çok emin oldukları için bu kadar pervasızlaşmışlar ve "TOMA'dan kimyasal silah sıkılıyor" yalanlarını üretecek kadar aleni ortaya dökmüşlerdi kendilerini, hiç çekinmeden.

Burak Can Karamanoğlu isimli Karadenizli bir gencimizi zevk ve intikam hisleriyle sol örgütlere öldürtürken, bunlar da vahşice alkış tutuyorlardı teröristlerin ardından.

Tıpkı Berkin Elvan cinayetini çözmeyeçok yaklaşan Savcı Selim Kiraz'ı makamında şehit eden teröristlerini savundukları gibi!

Katillerin, teröristlerin, eşkıyanın, Vandalların alkışlandığı, endişeyle evinde olan biteni izleyen milyonlarca Müslüman muhafazakâr-milliyetçi Türk evladının alenen tehdit edildiği, bu kalkışmaya en ufak laf edenlerin acımasızca linç edildiği Gezi darbe girişiminin ana aktörleri arasında, tıpkı 28 Şubat'ta olduğu gibi, operasyoncu medya aparatları vardı.

Çok eleştirdim,"Bunlara niye dokunulmadı"diye

Çünkü aynı operasyon çocukları şimdi başka kanallardan çatal dillerini millîmedyaya uzatmaya ve kirli hedeflerine ulaşmaya dönük zehir akıtmaya devam etmekte.

Umudumuz artık tükenmeye yaklaşmıştı ki, menajer Ayşe Barım'ın piyasada tekel oluşturduğu sanatçıları Gezi olaylarında nasıl kullandığının 12 sene sonra ortaya dökülmesi ve tutuklanması, rüzgârı tersine çevirdi.

Sonrasında RTÜK'ten, tıpkı sanatçılar gibi, Gezi darbe girişiminde sözde medya mensubu operasyon çocuklarının kaydının istenmesi"Devlet imhâl eder ama ihmal etmez"sözünün doğruluğunu tescilledi.