Toprak çömlek
Ne kadar garip değil mi Hepimiz de kaptırmışız kendimizi gidiyoruz dünyaya. Ölüm denen gerçek hiç aklımıza gelmiyor. Son zamanlarda tanıdığımız insanların peş peşe ölmesi itti beni bu yazıyı yazmaya. Bizler daha çok mal kazanıp elimizdekini ikiye üçe katlamanın derdindeyken. Daha iyi bir hayat yaşamak için çaba sarf ederken. Ölüm gerçeği her daim peşimizde. Ölüm gerçeğini gördükçe diyorum ki incir çekirdeğini doldurmayacak şeylere öfkelenmeye değmez. Üç günlük dünyada sırf egomuz için birbirimizi kırıyoruz. Öldüğümüz zaman beraber götüremeyeceğimiz dünya malı için neler yapıyoruz neler. Hani bir metre fazladan yerimiz olsa fena mı olur hesabı. O fazladan bir metre toprağın öldükten sonra bir işe yaramayacağını akıl edemiyoruz. Dert, bela, hastalık gelince aklımız başımıza geliyor. Devirdiğimiz çamlar, kırıp döktüğümüz insanlar. Ölüm bir yandan da verdiğimiz kavgaların boş olduğunu gösteriyor bize. Siyaset, futbol, dünya malı, eşler arası geçimsizlikler falan filan. Ölümün hatırlattıklarından biri de zamanın kıymeti. Şuursuz geçirilen her güne acıyor insan. Hatta öyle bir hâl alıyorsunuz ki. Acaba ailemle beraber kaç bayram daha göreceğim diye hesap yapıyorsun. Hele benim gibi otuza merdiven dayamış bir bekâr için geçen yılların önemi anlatılmaz. Her gün ölüme bir adım daha yaklaşıyoruz. Şaka gibi değil mi. Ama gerçek. Neyse ki gaflet diye bir şey var da biraz rahatlıyoruz. Birkaç gün sonra yeniden başlıyoruz hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya. Eğer gaflet olmasaydı dünya çekilmez bir hâl alırdı. Büyüklerin de buyurduğu gibi dünya topraktan çömlek. Bu topraktan yapılan çömleğe gereğinden fazla efor harcamayalım. Aslında bütün mesele bize verilen süre içerisinde bu topraktan çömleği kırmadan bitirmek.
Abdullah KarakoçŞİİRDört adamDağlara sorun bizi,Denizlere sorun bizi,Evini kalbine mesken edenlere sorun bizi.Bizi bize sorun, başkalarına değil.Saçımız gür, gönlümüz geniş bizim,Bereketlidir bizim toprağımız.Yolsuzu değil, şuursuzu değil,Davası olanı ararız.Dava ki hak davası, yol ki Peygamber yolu.Aşk ki gönlümü yakar, kavurur.Gençliğimden midir bilmem amaKalbim çarpar durur.Dört adamız biz, yürüyoruz.Azız ama nereye gittiğimizi biliyoruz.Üsküdar soğuk, gece rüzgârlı.Rüzgârın soğuğunu alıp alıp geliyoruz.Martılardan korkan balıklar,Denizin dibine girmeyi bırakın artık.Kartallar çıktı artık meydana.Artık gezin ebedî sizin olan deryalarda.