Taşıyıcı çocuklar
Bir zamanlar ailede göz göze bakmayla bile anlaşabildiğimiz dünyadan, artık parmak uçlarımızla dokunduğumuz sanal yalnızlıklara savrulduk. Dijital çağ, bize sınır tanımayan bir erişim vadetti; ama neye erişemeyeceğimizi unutturdu. Ailemize, sevdiklerimize Ekranlar büyüdükçe, aramızdaki mesafeler de büyüdü. Aynı sofrada oturup birbirimizin yüzüne değil, elimizdeki cihazların içine baktığımız bir hayat kurduk kendimize. Sessizce koptuk.
Aile eskiden bir sığınaktı. Seslerde sıcaklık, bakışlarda güven olurdu. Şimdi ise mahremiyet, şaka malzemesi oldu. Bir zamanlar utancımızla örtüp koruduğumuz anlar, şimdi izlenmek uğruna sergileniyor. Yediden yetmişe her yaş grubundan insan, telefon ekranını açıp canlı yayınlarda insani değerlere aykırı birçok davranışı sergilerken; karı-kocalar, uyuyan eşlerinin hallerini bile çekip yayınlar oldu. Dijital dünya her şeyle alay eden ciddiyetsiz bir topluluk oluşturdu...Çocuklar, büyüklerini kandırıp kahkahalara boğuluyor, birileri küfrederken dinleyenler alkış tutuyor. Utanma duygusu yerini arsızlığa bırakıyor. Öyle ki ağlanacak hâlimize gülüyoruz hep birlikte. Sonra yine ekranlara dönüyoruz, daha fazla görülmek için her şeyi makul göstermeye çalışarakÇocuklar artık sokakta değil, ekranın içinde büyüyor. Düşmeden büyüyen bir nesil, kalkmayı da bilmiyor. Hayal kurmadan oyalanan bu çağın çocukları, gerçeklikten uzaklaştıkça duygularını da dijitalleştiriyor. Kalp emojileriyle seviyor, sitem ediyor ama kardeşine, anne-babasına bakarak "seni seviyorum" demeyi bilmiyor.Aile içinde sorunların yerini sessizlik, sohbetlerin yerini kısa bildirim sesleri aldı. Tartışmalar artık mutfakta çocuklara duyurmadan kısık seslerle değil, WhatsApp mesajlarında, durumlarında göndermelerle yaşanıyor. Çocuklar, kendi odalarında birer yalnızlığa doğarken, ebeveynler onlara sınırsız erişimin olduğu, mahremiyetin olmadığı dijital bir kapsül inşa ediyor. Dijital dünyada başkaları tarafından fark edildiğini zanneden çocuklarımız, kontrolümüz dışında yönetiliyorlar.Bu dijital düzen, insanın doğasına aykırı bir hıza mahkûm etti bizi. Hissetmeden geçiyoruz anları, paylaşmadan tüketiyoruz duyguları. O yüzden artık kimse kimseyi derinlemesine tanımıyor, kimse kimsenin yükünü omuzlamıyor. Herkes kendini 'paylaşıyor' ama kimse bir diğerinin hayatına gerçekten dokunmuyor...Sizce dijital çağ, bize hız mı kazandırdı, insanlığımızı mı yavaşlattı Aile ilişkilerini hızın kıyısında, duyguların yoksulluğunda boğdu. Ve çocuklar Onlar bu yoksulluğun sessiz tanıkları. Henüz adı konmamış kayıpların taşıyıcıları. Henüz konuşamadıkları bir dilin, hissedemedikleri bir temasın, yaşayamadıkları bir aidiyetin içinde büyüyorlar.Ve bizler, hâlâ ekranlara bakarak çözüm arıyoruz. Oysa çözüm, ekranda değil; göz göze, diz dize, yürek yüreğe kurulan aile bağlarında saklı.Asu CanŞİİRElifNur'uma(6 yaş)
Elleri yumuş yumuş hem de kokuyor çok hoş,Lüle lüle saçları, güneşten birazcık loş