Öğretmenlik kürsüsünün düşündürdükleri
1986 yılında öğretmenlik kürsüsüne oturmuştum. Demek tam 37 yıl olmuş. Zaman Hazreti Yunus'un deyimi ile 'Şol yel esip geçmiş gibi' fâni bedenimize izlerini bırakıp gitti...
Görevimin 19 yılı Millî Eğitim Bakanlığının merkez teşkilatında yayıncılık faaliyetleri ile geçti. Bakanlığın dergisine bir yazı vermiştim. Yazım kıymetli bulunmuş olmalı ki, liyakatinden hiç şüphe duymadığım, gerçekten oturduğu koltuğu dolduran nadir yöneticilerden biri bana birlikte çalışmayı teklif etmişti. Kabul ettim. Süre aylarla, en fazla yılla sınırlı kalır sanıyordum. Nasip böyleymiş.Söylemek istediğim şudur: Merkezde göreve başladığımda hoş geldin ziyaretine gelen öğretmen kökenli olmayan iyi niyetli birkaç dost, bizim şubede işlerin çok yoğun olduğunu, boş zamanı ve tatili çok öğretmenlikten buraya intibakımın güç olacağını söylemişlerdi. Günlerce, aylarca beklememe rağmen o yoğunluk öğretmenlik mesleğindeki yoğunluğa hiç yaklaşamadı.Evet dostlar. Böyle bir yanlış algı var. Öğretmenliğin boş zamanı ve tatili çoktur. Dolayısıyla kolay bir meslektir zannediliyor. Sınıftaki öğretmenden daha yoğun çalışan meslek grubu pek azdır. Sınıf ortamında sizin gözünüzün içine bakan en az 35 kişi varken beş saniye bile dinlenemezsiniz. Çocuk yetiştirenler ergen sorunlarına yabancı değildir. Bir branş öğretmeni haftada en az üç yüz öğrenci ile muhatap olur. Bunların yüzde onunun ciddi psikolojik sorunları olduğunu gözlemlerime dayanarak ifade etmiş olayım. Velhasıl öğretmenlik en zor mesleklerden biridir. En zor ama aynı zamanda en zevkli meslektir. Güzel sanatların temeli düzenlemeye, malzemeyi belli bir düzene göre kompoze etmeye dayanır. Edibin, şairin işi kelimeleri, müzisyenin notaları, mimarın rakamları, heykeltıraşın mermeri... vb. kompoze etmesi, işlemesi gerekir. Öğretmenin malzemesi ise insandır. Bu bakış açısıyla öğretmenlik sanatların en zoruna soyunmaktır. Diğer sanatlarda heba edilecek malzeme boldur, yenisini temin de kolaydır. Oysa bu mesleği seçen bir tek insana zarar verirse telafisi mümkün olmaz. Onun için öğretmenliği her zaman kutsala en yakın meslek olarak gördüm.Biz mesleğimize bir şey katabildik mi bilemem ama mesleğim bana çok önemli bir şey öğretti. İnsanlar hakkında asla ön yargılı olmamayı. Öğretmenlikteki en büyük başarım da başarısızlığım da öğrencilerimin gelecekteki kapasitelerini tahmin etmekte veya edememekte olmuştur. Bugün çok önemli yerlere gelmiş öğrencilerim var. Önemli bir kısmı beni yanıltmıştır. Öğretmeni iken yeteneğini fark edemediğim profesör olmuş, çok okunan bir yazar olmuş öğrencilerim içimde bir yaradır...Öğretmenlik kutsal bir meslektir dostlar ama vebali de bir o kadar ağır bir meslektir.Şaban ÖzüdoğruŞİİRBiz öğrenciykenHangi okul önünde görürsem bir öğrenciİçim sızlar gözyaşım dökülür inci inci.Hasret ile dönerim okullu yıllarımaÇektiğim sıkıntı ve yaşadıklarıma.Artvin Şavşat ilçesi bir dağ köyünde doğdumYoksul ve fakirlikle geçti hep çocukluğumİlkokulu köyümde başarıyla okudum,Sonra ortaokula Şavşat'ta kayıt oldumYeşil Şavşat sanki bir Karadeniz incisiOkuma ve yazmada Türkiye birincisi