İki tedbir bir tedbirden iyidir

İstanbul günlük günübirlik tartışmalara malzeme olacak bir yer değildir. İnşallah korkulan bir deprem olmaz ama her an kendimizi niçin depreme hazır hâle getirmeyelim değil mi Ülkemiz neredeyse baştan başa diri faylar üzerinde olup yıkıcı bir depremle her an karşı karşıyadır. Hâl böyle olunca istesek de istemesek de depreme alışmamız ve buna göre tedbirler almamız lazım. Herkesin dediği gibi deprem öldürmez, bina öldürür. Bir taraftan depreme karşı kentsel dönüşümü hızlandırmakla birlikte bir yandan da deprem anında ve sonrası neler yapmamız gerektiği konusunda eğitimler almamız gerekiyor.

Deprem çantası deniliyordu bir ara, şimdilerde akla gelmez oldu. Oysa hemen her evde hatta mümkünseher odada bir deprem çantasının bulunması tedbirdir. Bazen yatağımızın baş ucunda bulunan bir şişe suyun veya bir telefonun bile hayat kurtardığı görülmüştür. Bir deprem çantasında bulundurulması gereken malzemeler arasında yüksek kalorili, su kaybını önleyen ve çabuk bozulmayan gıdalar olmalıdır. Kimlik kartlarının fotokopisi, evcil hayvanların sağlık karneleri, banka cüzdanı vb. gibi bilgilerin örnekleri olmalıdır. İç çamaşır, çorap, hırka, yağmurluk, her aile üyesi için mevsime uygun kıyafet, battaniye vb. bulunmalıdır. Sabun, dezenfektan, ıslak mendil, kâğıt havlu, bebek bezi bulunmalıdır. Beraberinde yine ilk yardım çantası, ilaçlar, çakı, düdük kâğıt-kalem, el feneri vb. olmalıdır.

Deprem çantası olabildiğince rahat taşınacak kadar hafif olmalıdır. Mümkünse çıkış kapısına yakın bir yerde olmalıdır. Mümkünse her birey için ayrı bir çanta hazırlanmalıdır. Çantanın arada bir kontrol edilmesi ve içerisindeki gıdaların son kullanma tarihleri belirli aralıklarla güncellenmelidir. Deprem anında enerji hatları ve direklerinden, ağaçlardan diğer binalardan ve duvar diplerinden uzak durulmalıdır.

Aslan Torun

ŞİİR

Leylasız Mecnunlar

Bilmem bu cana ben ne derim,

Âşığa su veren benim derdim.

Nice gülü sulayan bahçıvanım

Bu gülümü neden görmez derim.

Yanan kuru gülü kimse görmez

Hani yanmayınca vuslata gitmez,

Gül kurudu toprağa karıştı gönlüm

Hicran yâdı fena da ahı görmez.

Aklıma gözyaşı çaldım buluttan

Çöl kaldım seraplar yurdundan

Çeşme ararım sanma içmeye

Gündüzsüz Yusuf'um derin kuyuda.

Dağ eridi kar eridi güneşsiz,

Bir harbe kalkıştı ruhum habersiz.

Tek kişiyim kılıç kırık yay oksuz,