Gözleri anlattı her şeyi

Saniyelerle ölçülü bir an ve bir bakış. Evet sadece gözlerle ifade edilen bir duygu. Mahcup olduğunu gözleriyle anlattı o adam. Çünkü aldığı şeyin parasını veremeyecekti. Adama, "Deftere yaz, ben hafta sonu öderim" dedi çekingen ve kısık bir sesle. Bu ses cebinde parası olmadığında, çaresiz olduğunda, mahcubiyeti kalbinin derinlerine kadar yaşadığında çıkmak istese de bir türlü çıkamayan sesti...

Ama nerede o eski veresiye defterleri Artık yoklar. Tek tük, mahalle aralarında kalmış birkaç dükkânda yaşıyor olabilir belki... Şimdilerde veresiye defteri bankaların kredi kartları oldu... Hemen hepimiz cebimizden çıkartıp şak şak kart okutuyoruz ama bu açıdan baktığımızda hemen hepimiz veresiye yazdırır olduk... kime Bakkala mı manava mı Hayır... Sadece kartın ait olduğu bankaya... Hem de aydan aya ödemediğin takdirde faiziyle işleyen bir veresiye hâli... Evet şimdilerde veresiye defterleri kredi kartları.

Ama ya yoksa Ya limit dolmuşsa İşte o zaman veresiye kartın da çalışmıyor. İşte öyle bir an, işte öyle bir zaman. Adam gözlerini yere indirirken gördü o mahcubiyeti.

"Tamam sorun yok. Yazarım ben deftere" dedi. Ve adamın yüzüne bakmadan tereddüt etmeden verdi aldıklarını. Bakamadı, kaldıramadı o da yüzünü. Çünkü müşterisi zaten çoktan eğmişti gözlerini yere. Bu sebeple onun yaşadığı üzüntüyü ve ezikliği görmemek için dahası onun o hâlini gördüğünü ona gösterip de daha da utanmaması için hiç kaldırmadı gözlerini.

Öteki de zaten bir an bakıp indirmişti gözlerini. Saniyelerin ardında ortalığa dökülen büyük bir mahcubiyet vardı. Adam, alacaklarını mecburiyet karşısında ve mahcubiyet içinde alarak "sağ ol" diyerek çıkarken dükkân sahibi "güle güle her zaman bekleriz" demiş ama yüzüne bakmamıştı... Çünkü bir daha geldiğinde ona o mahcupluk duygusunu yaşatmak istemiyordu. Bilmek istemiyordu kim olduğunu. Çünkü giden adam kadar o da mahcuptu.

Serhat Yahyaoğlu

ŞİİR

Özet

Yaprak, düşer, toprak, pişer,

Beşer, şaşar, çocuk, coşar,

Nedir kazanç Dünya, döner,

Yolcu, iner, buysa hüner,

Hasat, harman, derde, derman,

Oku ferman, işte ilaç.

Ezan, salâ, servet bela,

Uyku, hâlâ, gözünü aç.

M. Özkahraman

Kilit

Kapıyı kilitlediğim an, karanlık odamda

Ruhum sevdasında, gerçek orda pusuda

Karanlığın sokağında beklemede

İçeri girdiğimde avlamanın derdinde

Çaresiz bilerek. Belki umutla av olan ben.