Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (85)
(Le Petit Journal illustre, 1.8.1926, No 1858, p. 14)
Kemalist Totaliter Rejimin sayısız cinâyetlerinden bir sahne: Müretteb "İzmir Sûikasdi"nin göstermelik dâvâsı sonrasında insâfsızca asılıp günlerce darağaclarında teşhîr edilen mazlûmları, o devirde, bir Fransız mecmûası, yukarıdaki resimle canlandırmıştı… (Bu muhayyel "sûikasd" dâvâsında, hemen karâr sonrası canına kıyılanlar, bu mecmûanın yazdığı gibi on beş değil, on üçtür… -Bir de, hepsi Meb'ûs değildi.- On beş îdâm mahkûmundan, kaçak olan Kara Kemâl Bey, yakalanmak üzereyken, 27 Ağustos 1926'da intihâr etmiş, yine kaçak olan Abdülkadir Bey de bilâhare ele geçirilerek 31 Ağustos 1926'da asılmıştır…)
Mustafa Kemâl, tam mânâsıyle totaliter bir rejim kurma ve onun "Mutlak Şef"i olarak hüküm sürme sevdâsında olduğundan, Terakkîperver Cumhûriyet Fırkası'nı, Şeyh Saîd İsyânı bahânesi ve "İrticâı teşvîk̆" iddiâsıyle (Takrîr-i Sükûn Kânûnu'nu mesned ittihâz ettirerek) Hükûmete feshettirmiş (3 Haziran 1925), bununla da iktifâ etmiyerek, Fırkanın idârecilerini (en azından siyâsî hayâttan) tasfiye etmeyi kafasına koymuş, müretteb "İzmir Sûikasdi" dâvâsını bu maksadla kullanarak, mezkûr Fırkanın idârecilerini bir Sabataî-Mason hey'etinden müteşekkil İzmir İstiklâl (daha doğrusu Tedhîş) Mahkemesi'ne sevkettirmiş (Haziran 1926), dâvâ sonunda bu Fırkada toplanan Paşaları berâat ettirip (15 Temmuz 1926) astırmamışsa da, Fırkalarıyle berâber onların da siyâsî hayâtlarını bitirmişti…
Bu asılsız dâvâda hayâtına kasdedilenlerden biri de, sahîh bir İstiklâl Kahramanı olan Kâzım Karabekir Paşa'ydı… Kemalist Tedhîş Mahkemesi, onu ve arkadaşlarını îdâma mahkûm etmediyse de bu dâvâyle bütün Memlekete dehşet saldı ve netîcede Kemalist Totaliter Rejim iyice yerleşti…
***
"Lûtfen bu mektubumu ayni sütunlarda neşir buyurmanızı rica ve selâm eylerim efendim.
"Kâzım Karabekir." (Milliyet, 5.5.1933, s. 8)
Dikkat edilirse, Kâzım Karabekir, bu mektubuyle, "Mutlak Şef"in elinden çıkmış resmî târihe muhâlefet ederek, Şark Cephesinde Ermeni taarruzuna karşı muvaffakıyetin Mustafa Kemâl'e rağmen ve kendi inisiyatifiyle elde edildiğini, kezâ, Şark'taki Millî Mücâdeleye de, Mustafa Kemâl daha ortada yokken, halkla berâber kendisinin önayak olduğunu îzâh ediyor…
İşte bunlar, Millî Mücâdelenin bütün muvaffak̆iyetlerinin sâdece kendisinin kâr hânesine yazılmasını istiyen "Mutlak Şef"in hiç tahammül edemiyeceği tesbîtlerdir!
"Mutlak Şef"in Karabekir'in mektubuna (kendi imzâsıyle) ilk cevâbı: "Akıl hastası!"
"Mutlak Şef", İstiklâl Mücâdelesinin başlangıcında, Karabekir Paşa'ya "Birâderim" diye hitâb ediyor, büyük yakınlık ve saygı gösteriyordu. Şu hâdise, bu husûsta bir fikir verebilir:
Kâzım Karabekir Paşa, Erzurum ve havâlîsindeki yetîm kalmış binlerce şehîd evlâdını Ordunun himâyesi altına almış, onlara barınak ve mekteb têmîn etmiş, têsîsine önayak olduğu mekteblerde tahsîl görmelerini, muhtelif zanaat meslekleri edinerek yetişmelerini sağlamıştı. Ekim 1922'de, bu çocuklardan 55 kişilik bir topluluğun refâkatinde, Ankara'yı ziyâret maksadıyle, Trabzon'dan yola çıkarak İnebolu'ya gelmişti. (Çocukları daha evvel, 14 Ağustos 1922'de Trabzon'a göndermiş bulunuyordu.) 12 Ekim'de, İnebolu'da çocuklardan ayrılmış, 14 Ekim 1922'de, Kastamonu üzerinden Çankırı'ya varmış, geceyi burada geçirmiş, ertesi sabah, Ankara'ya vâsıl olmuştu. Yunus Nadi'nin neşrettiği 16 Teşrînievvel 1338 (16 Ekim 1922) târihli Anadolu'da Yenigün gazetesinin "Şark Fâtihi ve Şark Cephemizin Nâmdâr Kumandanı Şehrimizde" başlıklı manşet haberine nazaran, Mustafa Kemâl ve Hey'et-i Vekîle erkânı, o sabah, Kâzım Karabekir'i, Ankara'ya bir-iki sâatlik mesâfede karşılamışlar, müteâkıben TBMM'de ağırlamışlardır… (Dr. Pınar Tuna, "Kâzım Karabekir Paşa'nın Yetim Çocuklarının Ankara ve İstanbul Ziyaretleri", XIX. Türk Tarih Kongresi Bildirileri, 3-7 Ekim 2022, Ankara, cild 7, ss.461-491, s. 464; https://ttk.gov.tr/wp-content/uploads/2024/06/192-PinarTuna.pdf; 28.4.2025)
Bilâhare, "Tek Adam" olma hırsı, onu, kayıdsız şartsız kendisine tâbi olmıyan eski silâh arkadaşlarıyle karşı karşıya getirdi ve onları, şu veyâ bu tertîble, tek tek siyâset sahnesinden sildi. Müretteb "İzmir Sûikasdi" dâvâsında (Haziran – Temmuz 1926) göstermelik mahkemeye sevk ettikleri arasında Kâzım Karabekir Paşa da vardı ve îdâm edilmesine ramak kalmıştı. Bâzı şahâdetlerden, bu kumandanların, İsmet İnönü'nün müdâhalesiyle ve ayrıca, Ali Fuad Cebesoy Paşa'nın hatırına îdâmdan kurtuldukları anlaşılıyor. Mâmâfih, kurdukları Terakkîperver Cumhûriyet Fırkası da, kendileri de siyâsî hayâttan silindiler ve Kemalist Totaliter Rejim tam mânâsıyle teessüs etti… (Tafsîlât için: Mustafa Kemâl'in Hastalığı, Ölümü, Cenâzesi; Yeni Söz, 7-8.8.2019/317-318)
Şimdi, o göstermelik muhâkemeden yedi sene sonra, Mustafa Kemâl, Kâzım Karabekir'le bir kerre daha karşı karşıya gelmişti… Yine bütün kozlar elindeydi ve bu def'a Karabekir'i mânen ezip tüketmek, tamâmen îtibârsızlaştırmak istiyordu…
Karabekir'in Milliyet gazetesine gönderdiği nezîh mektuba ilk cevâbı, mektubun neşrinden bir gün sonra, 6 Mayıs 1933 târihli aynı gazetenin 8. sayfasında, "Ankaralının Defteri" sütûnlarında "Kâzım Karabekir Paşaya Cevap" başlığı altında neşredildi. Fakat bunda "Millîci" imzâsını istiâre etmişti. Kendi imzâsıyle alenî ilk aksülameli ise, onu "akıl hastası" îlân etmesi oldu! Bu beyânâta âlet olan da, kendisinin bir numaralı tetikci kalemşörü Falih Rıfkı (Atay) idi. Beyânât, 8 Mayıs 1933 târihli Milliyet'in birinci sayfasında yer alıyor: