Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (158)

Simavi'lerin o devirde –Hürriyet'le berâber- yüksek tirajlı iki gazetesinden biri olan Günaydın'da (17 Nisan 1989), Kemalist değil, Müslüman olduğunu ik̆râr "cür'et"ini gösteren Şanlıurfa Belediye Reîsinin Ankara'da nezârethâneye konulması memnûniyetle manşet haber yapılıyor… Hakkında (İtalya'dan devşirme) Cezâ Kânûnu'nun 163. Maddesine muhâlefetten tahk̆îkât açılmış… "Şanlıurfa Belediye Başkanının ürküten sözlerine tanık olan gazeteciler de, dün Emniyet Müdürlüğü'nde ifade verdiler…"

***

Bu nasıl mütenâkız bir beyânât böyle! İkinci cümleniz birincisini nakzediyor; Sayın Çelik'e yapılan zulmü tasvîb ettiğiniz intibâı bırakıyor…

Siz, DYP "Genel Başkan Yardımcısı" Sayın Selâhattin Kılıç, siz de İnsan Haklarını hiç dilinden düşürmiyen bir Partinin temsîlcisi ve onun Liderinin yardımcısı olarak nasıl şu beyânâtı verebildiniz:

"Kesinlikle tasvip etmiyorum! Biz Atatürkçüyüz! Olmaz öyle şey!" (Güneş, 17.4.1989, s. 11)

Hakîkaten "olmaz öyle şey"! Ama olmaması gereken şey, insanların elinden tercîh hürriyetini almanız, herkesi muayyen bir dîn veyâ ideol̃ojiyi kabûl̃ etmek mecbûriyetinde bırakmanızdır! Siz Kemalistmişsiniz; inancınız size mübârek olsun! Pekâl̃â, sizin Kemalist olma hakkınız var da bizim Müslüman olma hakkımız yok mu

Barbarlık devri hortluyor: "Gerici kafalar ezilecektir!"

Sayın Çelik'in beyânâtına infiâl̃ gösteren bütün siyâsîler arasında belki en aşırı gideni ise, Devlet Bakanı ve Hükûmet Sözcüsü Mehmet Yazar oldu. Sayın Yazar'ın öfkeden kendini kaybedercesine sarfettiği sözleri duyanlar, barbarlık devrinin hortladığını zannedebilirlerdi:

"Gerici kafalar ezilecektir!"

Devâm ediyor:

"Türk halkının %95'i bunlara prim vermez! Ayaklarını denk alsınlar ve topluma ayak uydursunlar!"

Gerisi de şöyle:

"Hiç kimse Türkiye'yi Atatürk İlkelerinden geri götüremez! Kimse yasaların dışına çıkmasın! Bu tür olaylarda hiç kimsenin gözünün yaşına bakılmayacaktır! Bu konuda fevkalâde hassasız! En ufak bir yanlışlığa müsamaha edemeyiz! Hükûmet olarak çok dikkatli olacağız! Bundan kimsenin kuşkusu olmasın! Toplum olarak da daha uyanık olmalıyız!" (Günaydın, 18.4.1989, s. 6)

Ey Masonlar ve ey Masonsular, bize yanıldığımızı isbât edin: Gelin, işbirliği hâl̃inde, Kemalist Totaliter Rejimi tasfiye edip Sahîh Cumhûriyet'i inşâ edelim!

Sayın Mehmet Yazar, bir zamanlar Rotaryen câmiasına iltihâk etmiş ve İngiltere Birleşik Büyük Locası'nın bu paramasonik teşekkülünün haftalık toplantılarına uzun müddet devâm etmişti. Gerek Beynelmilel Masonluğun, gerekse Rotary (ve Lions) International'ın, zâhiren, İnsan Hakları Dâvâsının harâretli müdâfileri olduğu biliniyor. Hâl̃buki Mehmet Yazar, Çetin Emeç, Erol Simavi gibi mensûblarının beyânât ve tavırlarına bakınca, Müslümanların, İnsan Haklarının şümûl̃üne girmediği anlaşılıyor!

Dîğer taraftan, siz, hem İnsan Haklarından dem vuracaksınız, hem de bu Memlekette Kemalizmi vatandaşlık şartı hâline getirecek, Kemalist Totaliter Rejimin fanatik müdâfileri olacaksınız! Bu ne perhîz, bu ne l̃ahana turşusu! Ey Masonlar ve ey Masonsular, bize yanıldığımızı isbât edin: Gelin, işbirliği hâlinde, Kemalist Totaliter Rejimi tasfiye edip Sahîh Cumhûriyet'i inşâ edelim!

Şener Battal bile!

Ve Sayın Şener Battal… 1987 baharında, Millî Görüş'ün Pâris'deki Câmiinde "Müşâvir" sıfatıyle çalışırken kendisiyle şahsen tanıştığım, bize misâfir olduğu üç gün zarfında uzun uzun sohbet ettiğimiz, feyizli fikir teâtîlerinde bulunduğumuz Sayın Battal… Bende, o zamân, şahsıyetli, diyaloğa açık, sevimli bir insan intibâı bırakmıştı. Bu yüzden, şu sözleri, ona yakıştıramıyorum:

"Siyasî kişiler günlük tartışmalarda Atatürk'e saygı konusunda kusur etmemelidir. Her tartışmada da Atatürk ileri sürülmemelidir. Gerek RP, gerekse MSP'li olarak Atatürk'ün tarihî şahsiyetini daima korumuşuzdur ve saygıda kusur etmemişizdir." (Milliyet, 17.4.1989, s. 7 ve Günaydın, 18.4.1989, s. 6)

Şimdi, Sayın Çelik'e yapılan zulmü İnsan Hakları çerçevesinde en kat'î bir dille takbîh etmek dururken, bu zoraki têvîllere, kendini olduğundan farklı göstermiye ne lüzûm var Buna mecbûr musunuz Sayın Battal Kendi vicdânınızı baskı altında tutarak İnsan Haklarından ne diye tâvîz veriyorsunuz Size yakışan, herhâl̃de bu tavır değil, kendinizin ve başkalarının samîmî kanâat̃lerinin baskı altında tutulmasına bütün varlığınızla isyân etmeniz ve isyânınızı alenen ifâde etmenizdir! Muhakkak ki yalana, zul̃me karşı en müessir bir sil̃âh samîmiyettir, dürüstlükdür!

Kemalist Taassub, İnsan Hakları Dâvâsıyle bir arada yürür mü

İbrahim Halil Çelik Hâdisesi karşısında sessiz kalmıyan bir gazete de Cumhuriyet idi. Kemalist Taassub ile İnsan Hakları Dâvâsı arasında bocalıyan, bir dediği, bir dediğini tutmıyan Cumhuriyet…

18 Nisan 1989 târihli nüshasındaki başmakâlesinde şu pasajlar gerçek demokratik tavrı ak̃settiriyordu:

"…Çok partili Demokrasinin dünyada ulaştığı bugünkü aşamada, sözlerinden ve fikirlerinden ötürü bir yurttaşın ceza ve tutukevine gönderilmesine de karşıyız. Batı uygarlığının ulaştığı özgürlüklere Türk toplumunun lâyık olduğunu düşünüyoruz. […]

"Biz fikirlerimizi yasaksız, cezasız, kelepçesiz, demir parmaklıksız bir Demokrasi dünyasında savunabilmeliyiz. Eğer inandığımız fikirleri özgürlükler ortamında koruyamıyorsak, Demokrasiden söz açmak güçleşecektir. […]

"Fikir ve inanç özgürlüklerinin birincil koşulu, kişinin kendisine ters düşen görüşlere hoşgörüyle bakabilmesidir. […]

"Bu bakımdan, Şanlıurfa Belediye Başkanı'nın gözaltına alınması karşısında muhalefet partilerinin kaçamaklı tutumlarını Demokrasiye karşı içtensizlik göstergesi sayıyoruz." ("Olayların Ardındaki Gerçek: Başkana Gözaltı...", Cumhuriyet, 18.4.1989, s. 10)