Üstteki resimde, Hayfa yakınlarındaki Karmel Dağı eteklerinde têsîs edilen "Atatürk Ormanı"nın levhası… Alttaki resimde, Negev çölünde kurulan Ber Şeva şehrindeki Mustafa Kemâl büstü… (Bir dîğeri, Yehud'dadır.) (futbolarena.com'dan; https://www.haberler.com/hapoel-beer-seva-da-ataturk-bustu-9229152-haberi/; 27.2.2019)
İsrâil'in, "Tek Adam"a, Türkiye'deki Yahûdi, Sabataî ve Farmasonlar kadar harâretle sâhib çıkmasını acabâ nasıl îzâh etmeli Bütün Yahûdi Âleminde ondan sitâyişle bahsetmiyen, onu takdîr etmiyen, "İnk̆ilâblar"ını alkışlamıyan tek bir Yahûdi ferdine tesâdüf edilmeyişini nasıl tefsîr etmeli
***
Türkiye Hahambaşılığı Umûmî Kâtibi Nesim Benbanaste'nin "Atatürk'ün Doğumunun 100. Yıldönümü" münâsebetiyle 1982'de neşredilen kitabı ve 12 Eylûl Cuntasının "Millî Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Orgeneral Necdet Üruğ"un Benbanaste'ye, mezkûr kitab için tebrîk ve teşekkür mektubu… Kitab, bir makâle, hâtıra, şiir derlemesi mâhiyetindedir. Bunların içinde bir tânesi, Jozef Habib Gerez'in "İrticâ" aleyhdârı "Kara Kargalar" şiiri husûsen göze batıyor. Gerez (d. 1926), 1961 ilâ 1996 senelerinde 35 sene zarfında Hahambaşı David Asseo'nun Husûsî Kalem Müdürlüğünü yapmış pek mühim bir şahsıyet… Kitabda öne çıkan bir dîğer isim: Moıse Cohen (Munis Tekinalp)… Bir Dehanın Analizi'ne, bu Siyonist müellifin Kemalizm kitabının bütün Fasıllarından parçalar dercedilmiş (ss. 121-154)… Benbanaste'nin kitabı, bu yapısıyle, Hahambaşılığın bir neşri olduğu intibâı bırakıyor…
***
5. Alt Fasıl:
İbrahim Halil Çelik Hâdisesi (Nisan 1989): "Kemalist değil, Müslüman olduğunu" beyân eden İbrahim Halil Çelik'e zulüm
16 Nisan 1989 Pazar günü, Nokta mecmûasına göndermek üzere hazırladığım ve İnsan Hakları (bâhusûs Vicdân Hürriyeti) adına Rivâyetci "Şerîat̃"in, yânî Kl̃asik Fıkhın Tekfîr müessesesi ile Mürteddin hükmünü kat'iyetle mahk̃ûm ettiğim "Bâtıl Olan Bizzât Tekfîr Müessesesidir!" başlıklı makâlemi daha yeni bitirmiştim.
O gün, Cumhuriyet gazetesinin, 8. sayfasında, 6 sütûn üzerinden manşet yaptığı "Laik de değilim, Atatürkçü de" başlıklı haber bir nebze al̃âkamı çekti; okudum, fakat üzerinde durmadım…
"Engizisyon hâkimi" rol̃ündeki Fanatik gazeteciler
Neden durmadım Çünki bu, benim için alel̃âde bir haberdi. Gazeteciler (daha doğrusu Fanatik olanları), her zamân olduğu gibi yine sansasyon peşinde, Urfa Belediye Reîsi Sayın İbrahim Halil Çelik'in ağzından, âdetâ zorla, hâdise yapacakları bir beyânât kapmıya çalışıyorlar, daha doğrusu, "engizisyon hâkimleri" rol̃ünde, onu sorguluyorlardı:
"Atatürk'ün sözlerine mi karşısınız, yoksa onu yeniden mi yorumluyorsunuz"
Soruyu mühimsemiyen bir cevâb:
"Nasıl değerlendirirseniz…"
Bu sefer, bu Fanatik gazeteciler ısrârla bastırıyorlar:
"Atatürk'e karşı mısınız"
Sayın Çelik, vakûr bir cevâb veriyor:
"Atatürkçü değilim; bu, suç değildir."
Ve Sayın Çelik'i köşeye sıkıştırmak için bir soru daha:
"Laikliğe inanıyor musunuz
Ama o, yine, kendinden emîn, gâyet rahat bir cevâb veriyor:
"Ben Laik değil, Müslümanım."
Sonra, gazeteciler bu cevâbları Sayın Erbakan'a yetiştirip onun ağzından da l̃âf kapmıya çalışıyorlar; fakat o, soruları geçiştiriyor ve gazeteciler bu kadarla iktifâ etmek zorunda kalıyorlar…
Vâkıa, bu kadarı da onlara yetiyor! Çünki ertesi gün, ahl̃âk̆î endîşe taşımıyan yüksek tirajlı birkaç gazete, âdetleri vechiyle, bu cevâbları manşetten verip tahrîk̃ât yapıyorlar…
Ben, işte bu haberi görünce, münâsebetsiz suâl̃lere esef etmekle berâber, şöyle bir göz atıp geçtim, üzerinde durmadım…
Nîçin üzerinde duracaktım ki Herkes kanâat̃inde hürdür. Sayın Çelik de, Müslüman olmak hasebiyle Kemalist ve L̃aik olmadığını beyân ederek samîmî kanâat̃ini dile getirmişti. Bu, onun en temel hakkıydı. Çirkin olan, onun, Kemalist ve L̃aik olmadığı hâl̃de, kendisini öyle takdîm etmesi olurdu. Ve kimsenin de onu zorla Kemalizm ve L̃aikliğe inandırması kabûl̃ edilemezdi. O, hür irâdesiyle, Kemalizmi değil de, Müslümanlığı seçmişti. Buna da kimsenin bir diyeceği olamazdı, olmamalıydı, çünki Vicdân Hürriyeti insanoğlunun en az Hayât Hakkı kadar temel, vazgeçilmez, kudsî bir hakkıdır.
İşte bu sebeble, benim için, bu, fikrî noktainazardan, alel̃âde bir haberdi; gâyet normal̃, tabiî bir hâl̃in gazeteye ak̃setmesiydi. Hattâ benim için şaşırtıcı olan, bu kadar tabiî bir hâl̃in gazetede haber yapılmasıydı…
Münâfıkça, bir taraftan –k̃ağıd üzerinde- İnsan Haklarına sâhib çıkıp, dîğer taraftan, en mühim İnsan Hakkı olan Vicdân Hürriyetini ihl̃âl̃ ederek, bütün bir Millete, cebren ve hîleyle, Milletimizin târihî şahsıyetine zıdd, Materyalist, Şahısperest ve Avrupa mukallidi, felsefî olarak tartışılmıya değmiyecek derecede derme çatma bir ideol̃ojiyi dayatan Kemalist Totaliter Rejim nezdinde büyük cürüm: "Laik de değilim, Atatürkçü de; Müslümanım!"
***
Hayâtta tabu olarak kabûl̃ edilmiye l̃âyık tek şey Hak̆îkat̃tir
Benim için bu haber mesel̃â şu mâhiyette olsaydı, o zaman gerçekten enteresan olur ve üzerinde durup düşünmiye değerdi: Sayın Çelik, sâdece bir şahsî kanâat̃ tesbît ve beyânıyle iktifâ etmeyip aynı zamânda onu delîllendirecek, yânî neden Kemalist ve L̃aik olmadığını tafsîl̃âtıyle îzâh edecek, bu arada kendi kanâat̃leri noktainazarından bu fikirlerin tenk̆îdini yapacaktı… Tabiî, benim böyle bir beyânâta duyacağım al̃âka, aslâ bir skandala duyulan al̃âka cinsinden olmıyacaktı. Ben, bu beyânâtla, ancak fikrî tartışma ve hak̆îkat̃in tesbîti bakımından meşgûl̃ olacak, bunu, kendimi fikren zenginleştirmek için fırsat bilecekdim…