Mustafa Kemal'in uydurma şecereleri ve hakiki mensubiyeti (148)

1974 Komünist Affı

7) 12 Mart Muhtırası'na göre teşkîl edilmiş Erim Hükûmeti zamânında, Kızıl tedhîşçilerin kısm-ı âzamı Zâbıta Kuvvetlerimiz tarafından yakalanmış, hapishânelere gönderilmiş, (Mahir Çayan ve arkadaşları gibi) birkaçı da müsâdemelerde öldürülmüş veyâ (Deniz Gezmiş ve iki arkadaşı gibi) îdâm edilmişti. 26 Ocak 1974'te, iki zıd siyâsî fırka (Bülent – Rahşan Ecevit'in Sosyal-Demokrat CHP'si ve Necmettin Erbakan'ın MSP'si) arasında, her iki tarafın iktidâr hırsının mahsûlü olarak, koalisyon hükûmeti kuruldu. (Bülent Ecevit, CHP - MSP koalisyonu olarak teşkîl edilen 37. Hükûmetle Başvekîllik tâlihini yakalamış, lâkin bilhassa 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Harekâtının îtibârını paylaşamıyan, ayrıca Kıbrıs'ın statüsü hakkında da mutâbık kalamıyan, bu arada 1974 Siyâsî Affında da ihtilâfa düşen iki ortak, takrîben on aylık fırtınalı bir berâberlikden sonra, 17 Kasım 1974'te yollarını ayırmak zorunda kalmıştı…) Bu ucûbe Hükûmet, neredeyse bütün Marksist fırka ve hizibleri şemsiyesi altına almış CHP kanadının ısrârıyle, Mayıs 1974'te, Meclis'e, Komünistlerin de affını ihtivâ eden bir Umûmî Af Kânûnu lâyihası sevk̆etmişti. MSP Millet Vekîllerinin takrîben yarısı, umûmî affa Komünist tedhîşçilerin de dâhil edilmesine muhâlifti. Onun için, Kânûn lâyihası Meclis'de görüşülürken, 15 Mayıs 1974'te, onun (141-142, v.s.'den mahkûm olan Komünistleri affın şümûlü hâricinde bırakan) aşağıdaki madde ilâvesiyle kabûl edilmesini sağlamışlardı:

"Madde 5- Aşağıda yazılı bentlerde gösterilen suçlar, bu Kanun hükümleri dışında bırakılmıştır:

A) Türk Ceza Kanununun 141, 142, 146, 149 ve Askerî Ceza Kanunu'nun 148 inci maddesinin (B) bendinde yazılı fiiller ile Türk Ceza Kanununun 414 üncü maddesinin 2 nci fıkrası ve 416 ncı maddesinin l inci fıkrasında yazılı suçlar, l inci maddenin (D) bendi hükmü saklıdır."

Bu sûretle Meclis'de emellerine nâil olamıyan CHP Millet Vekîlleri, bu def'a, mezkûr maddeyi iptâl ettirmek üzere Anayasa Mahkemesi'ne mürâcaat ettiler. Mahkeme'nin başında Solcu olarak bilinen Muhittin Taylan vardı. Netîce olarak, 2 Temmuz 1974'te, Anayasa Mahkemesi, âzâlarının ekseriyetiyle, Komünist tedhîşçileri affın şümûlü hâricinde tutan maddeyi iptâl etti ve akabinde, tedhîşçiler, hapishânelerden tahliye edildi, dâvâsı görülenlerin de dâvâları düştü…

Bekleneceği vechiyle, Komünist tedhîşçiler, eskisinden çok daha tecrübeli, kîndâr, karârlı ve iyice şımarmış bir hâlde derhâl eski tedhîşçi teşkîlâtları canlandırdılar yâhud bunlara yenilerini ilâve ettiler ve kısa zamânda bütün memlekete dehşet saldılar… Bu esnâda, hemen hepsi, Ecevit'lerin Sosyal-Demokrat CHP'sinin şemsiyesi altındaydı ve Mütehakkim Zümreden şu veyâ bu şekilde, himâye, destek görüyorlardı. Bu desteğin en bâriz tezâhürü, matbûâtın, onları en azından mâzûr gösteren, onlarla mücâdele edenleri ise, Faşistlikle, Emperyalizmin uşakları olmakla ithâm eden neşriyâtıydı. TKP ve DİSK gibi teşekküller, Sovyetler'in ve Komünist Blokunun birer maşası mesâbesinde oldukları gibi, bütün Komünist hizibleri, Türkiye'de hâsıl ettikleri dâhilî harb vasatıyle, şu veyâ bu şekilde Sovyetler'in Türkiye'yi peykleştirme emeline hizmet ediyorlardı. 12 Eylûl 1980'den sonra, bizzât resmî makâmların ifâdesiyle, Türkiye, düpedüz, hâricden güdülen bir Kızıl istîlâ hareketiyle karşı karşıyaydı…

(Barış, 23-25.2.1974)

Başta Karacan / İpekçi'nin Milliyet gazetesi ile Simavi Holding'in gazeteleri olmak üzere, Mütehakkim Zümrenin matbûâtı, THKO'nun müessisi tedhîşçi Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının îdâm edilmemesi için kampanya yürütmüş ve onları, -Avrupa'da, tedhîşçi Che Guevara için yapıldığı gibi- kahramanlaştırmışlardı. Türkiye'deki Kızıl tedhîşin kaynaklarından biri de bu propagandadır…

***

Sabataî Cemâatinin güzîdelerinden Ercan Arıklı ile İsmail Cem İpekçi'nin neşrettikleri (ki bilâhare DİSK'e devredeceklerdir), Komünist İhtilâl Hareketini destekliyen, bu meyânda Nazilerin temerküz kamplarında 6 milyon Yahûdiyi imhâ ettiği yalanını propaganda eden Politika gazetesinin 28 Nisan 1976 târihli nüshasında (s. 3), Nihat Behram'ın tedhîşçi Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını kahramanlaştıran "röportajının" reklamı… "Röportaj" bilâhare kitablaştırılacak ve günümüze kadar müteaddid baskılar yapacaktır… Türkiye'de Mütehakkim Zümre hüküm sürdükce, bu efsâneler de herhâlde yaşatılmıya devâm edecekdir…

***

8) Türkiye'de kan dökülmesinden pek büyük maddî menfâat elde eden silâh mafyaları (ki bunların mühim bir kısmı, Komünist Bloku kaynaklıydı), hem Komünist tedhîşçilere, hem de onlarla mücâdele eden vatanperverlere silâh têmîn ediyor, çatışmaları kızıştırıyor, dâhilî harb vasatını körüklüyorlardı…

Kıbrıs Harekâtı sonrasında askerî-ik̆tisâdî ambargo

9) 20 Temmuz 1974 1. Kıbrıs Harekâtı, Siyonist Amerikan Hâriciye Vekîli Henry Kissinger'ın planına uygun olarak cereyân etmiş, Yunanistan'da "Albaylar Cuntası" yıkılmış, lâkin Ordumuz, Kıbrıs'ta Girne ile Lefkoşe arasındaki daracık bir koridorda sıkışıp kalmıştı. Amerika'nın ve NATO "müttefîklerimiz"in engellemelerine rağmen, bu tehlikeli hâli, kurtardıkları toprakları yavaş yavaş genişleterek bir nebze hafîfletmişlerdi. Mâmâfih, Kıbrıs Türklerinin tamâmı bir jenosid ve Ordumuz da bulunduğu mevkide imhâ tehlikesine hâlâ mârûz bulunuyordu. Bir ay, netîcesiz kalan Cenevre müzâkereleriyle geçmiş, artık Ordunun sabrı kalmamıştı. Sonunda, (jenosidci Rumlar tarafından Atlılar, Muradağa, Sandallar katliâmının irtikâb edildiği) 14 Ağustos 1974'te 2. Harekât başladı ve Kıbrıs'ın hiç olmazsa şimâli Rum jenosidcilerinden kurtarıldı. İşte bundan sonra, bütün Garb Âleminin ve arkasındaki Beynelmilel Siyonizmin Türkiye üzerinde baskı devri başladı: kurtardığı mıntıkaları terketmiye zorlamak için Türkiye'ye hem askerî, hem iktisâdî ambargo tatbîk ettiler. Bir müddet sonra, o zamânki Devlet Adamlarının beyânâtıyle, hem Ordumuz -lüzûmlu yedek parça, malzeme, mühimmât ithâl edilemediğinden- bir "enkâz yığını" hâline geldi, hem de Türkiye ik̆tisâdiyâtı büyük bir buhrâna sürüklendi, öyle ki "yetmiş sente muhtâc" vazıyete düştü. Artık fabrikalar düşük kapasiteyle çalışıyor, döviz sıkıntısı yüzünden lüzûmlu ara mal ithâlâtı yapılamıyor, istihsâl azalıyor, bunların netîcesi olarak enflasyon ve işsizlik sür'atle tırmanıyor, geniş kitleler sefâlete mahk̃ûm oluyordu… 1974 sonrasının -esâs îtibâriyle Gar̃b Âleminin ve arkasındaki Beynelmilel Siyonizmin eseri olan- bu ik̆tisâdî buhrân hâlinin, Memleketimizde, tedhîşçi faâliyetlere pek müsâid bir vasat hazırladığı âşik̃ârdır… (Şu eserimizde, Kıbrıs Dâvâmız hakkında 1974 Kıbrıs Harek̃âtından îtibâren yaptığımız ve toplamı birkaç cild teşkîl edecek hacimde çalışmalarımıza dâir mâl̃ûmât verdik, Kıbrıs Dâvâmızla alâkalı belli başlı tesbîtlerimizi îzâh ettik ve müteâk̆iben, bunlara, yine -Kıbrıs hakkında yeni bir araştırma ilâve ettik: Mustafa Kemâl'in Hastalığı, Ölümü, Cenâzesi; Yeni Söz, 3.6-30.7.2020/612-669)