Mustafa Kemal'in uydurma şecereleri ve hakiki mensubiyeti (147)

- Bütün dünyâya, Marksizmle mezcedilmiş Froydizmi ("le freudo-marxisme") yayarak bir cinsî ink̆ilâb gerçekleştirmek istiyorlardı (Yahûdi Milletinin mühim bir kısmının nîçin Materyalizmle berâber bu çeşid fikirlere de meyyâl oldukları ayrı bir araştırma ve tartışma mevzûudur; bunu, düzmece "Siyon Hükemâsının Protokolleri"nde iddiâ edildiği gibi, dîğer milletleri hâkimiyetleri altına almak için bir strateji olarak tatbîk ettikleri gibi hayâlî ve insicâmsız bir îzâhı peşînen –ama, peşîn hükümle değil, araştırmalarımızda ulaştığımız mukâbil delîllere istinâden- reddediyoruz); nitekim, bu hareketin de têsîriyle, geçen zaman içinde, başta Fransa ve Avrupa olmak üzere, dünyâda, iffetsizlik veyâ cinsî ahlâksızlık belki târihte –en azından son birkaç asırlık İnsanlık târihinde- görülmemiş mik̆yâsda mesâfe kat'etti, cinsî sapıklık alelâdeleşti, hattâ Medenî Kânûnlara girdi, fuhuş ve en sapık cinsinden müstehcen neşriyât cem'iyetlerin âdetâ iliklerine kadar nüfûz etti, evlere, sokaklara, meydanlara yayıldı, ona rastlamamak imkânsız hâle geldi, öyle ki sinsi sinsi bâzı çocuk filmlerinde dahi karşımıza çıkmıya başladı, bu hâlin pek fecî bir netîcesi olarak, çocukların cinsî istismârı da matbûâtta sık sık haber mevzûu olacak kadar kahredici bir artış gösterdi;

- Memleketimiz dâhil, pek çok memlekette Marksist ihtilâl felsefesi modalaştı ve bu fikirleri kuvveden fiile çıkaran kitlevî hareketler zuhûr etti, silâhlı mücâdeleler büyük tahrîbât yaptı, Türkiye dâhil, bütün bu memleketlerin kalkınma hamleleri onlarca sene sekteye uğradı, ihtilâlci faâliyetlerin tevlîd ettiği ik̆tisâdî buhrânlar peşinden işsizlik ve fakîrlik getirdiği için, bu mağdûrlar da Marksist, tedhîşçi fesâd hareketlerinin yeni istismâr malzemesi oldular (Türkiye'de 1974 senesinden îtibâren artan iktisâdî buhrânın en büyük ikinci âmili, Kıbrıs Harekâtımızı tâkîben bütün NATO memleketlerinin Türkiye'ye karşı devreye soktukları ve senelerce devâm ettirdikleri askerî ve iktisâdî ambargodur, ki Orduyu –silâh, malzeme, mühimmât îtibâriyle, o devirdeki resmî makâmların beyânıyle- "enkaz yığınına" çevirmiş ve Türkiye'yi –Başvekîl Demirel'in tâbiriyle- "70 sente muhtâc vazıyete" düşürmüştür);

- Mayıs 1968 Protesto Hareketi, Fransa'da ve Türkiye dâhil birçok memlekette, bir kültür ihtilâline yol açtı; zihniyetler büyük bir tahavvül geçirdiler, an'anevî düşünce ve davranış kalıpları kırıldı, Materyalist dünyâ görüşü bâzı Avrupa memleketlerinde halkın ekseriyeti tarafından benimsenecek kadar yaygınlaştı (bizde de geniş bir Materyalist zümre teşekkül etti; bilhassa üniversitelerimize Kemalist ve Marksist Materyalistlerin hâkim olduğu ve yeni nesilleri de aynı zihniyette yetiştirdikleri âşik̃âr bir hak̆îkattir), cinsî ink̆ilâbın da têsîriyle âile müessesi (hâssaten Avrupa ve Amerika'da) yıkılmıya yüz tutacak kadar sarsıldı, an'anevî âileler nâdirleşti, insan daha fazla değersizleşti, hayât iyice sathîleşti, cem'iyet hayâtına pek geniş şekilde maddî zevk̆ler, bitmez tükenmez eğlenceler, daha ziyâde vak̆it öldürmiye yarıyan meşgâleler hâkim oldu; bizde dahi –fiilen- insanların belki ekseriyetinde artık uhrevî hayât endîşesi kalmadığı için, her çeşid zevk bu hayâtta elde edilmek isteniyor, bu uğurda ahlâkî bir kayıd tanınmıyor ve bu süflî hayâtlar "organ nakli" dâhil tıbbî imkânlarla alabildiğine uzatılmıya çalışılıyor (heyhât ki büyük bir şahsıyet aşınmasına mârûz bulunan Müslümanlar, Materyalistlerin "organ nakli" tuzağına da düşmüşler, etrâflı araştırmadan, teemmül etmeden, tartışmadan –insan bedeninin kudsiyetini ihlâl cürmüne ilâveten, sonu organ ticâretine ve nice cinâyetlere varan- bu muâmeleyi de benimsemişlerdir)…

İlh…

(Yeni Asya, 13.3.1971, s. 1) (https://www.yeniasya.com.tr/dizi/12-eylul-un-temeli-1974-affiyla-atildi_473199; 19.8.2025)

13 Mart 1971 târihli Yeni Asya gazetesinde, THKO'nun (tedhîşçi Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının) karârgâhı hâline gelmiş ODTÜ Kampüsü'nde, 5 Mart 1971'de, arama yapmak istiyen askerlerin üzerine mezk̃ûr hâinler tarafından açılan ateş netîcesinde şehîd düşen Jandarma komando eri, Erzurumlu Mevlüt Meriç'in cenâze haberi: "ODTÜ'de kızılların kurşunu ile şehit düşen Jandarma eri Mevlüt Meriç'in bayrağımıza sarılı naaşı, merasim için beklerken… 5 Mart [1971] Cuma günü, ODTÜ['de] çıkan çatışma sonunda şehit olan Jandarma komando eri Mevlüt Meriç, Ankara'da yapılan parlak bir merasimden sonra memleketi olan Erzurum'a gönderilmiş, binlerce Erzurumlu yolda karşılamış ve doğduğu köy olan Hınısın Yelpiz köyüne götürülüp toprağa verilmiştir…" Hayâtının baharında şehîd düşen merhûm, geride dul bir eş ve 8 aylık yetîm bir bebek bırakmıştır… (Aynı nüshada, manşet haberi, Ordunun 12 Eyl̃ûl̃ 1971 Muhtırası'dır.)

***

Mütehakkim Zümrenin tedhîşçi Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının îdâm edilmemesi için yürüttüğü kampanya

6) Kızıl tedhîşçiliğin, 1968 – 1971 devresinde kısa zamânda yaygınlık kazanması, memlekette âsâyişin endîşe verici nisbette artması, bâzı üniversite ve fakültelerin tedhîşçiler tarafından işgâl edilmesi, TKP'nin kontrolündeki DİSK'in -ihtilâl hareketini hızlandırmak gâyesiyle- kitlevî nümâyişleri, -Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının karârgâhı- ODTÜ'de, 5 Mart 1971'de, talebe kılıklı tedhîşçiler tarafından askerler üzerine ateş açılması ve jandarma komando eri Mevlüt Meriç'in şehîd edilmesi, bâzı Komünist tedhîşçilerin dağlarda -mevziî de olsa- bir gerilla harbi başlatmaları, Deniz Gezmiş ve THKO'nun dîğer elemanları tarafından dört Amerikan askerinin kaçırılması, ideol̃ojik maksadlı banka soygunları, Ordu içerisinde (hâssaten Doğan Avcıoğlu'nun neşriyâtının têsîri altında) geniş bir Kemalist-Marksist zümrenin ("Millî Demokratik Devrimciler") nüvelenmesi, 9 Mart 1971'de Emekli Korgeneral Cemal Madanoğlu Cuntasının darbe teşebbüsünün önlenmesi gibi hâdiseler Ordunun Kemalizmi Komünizme zıd bir cereyân olarak yorumlıyan kesimini harekete geçirdi: Netîce, örtülü bir askerî darbe sayılabilecek 12 Mart 1971 Muhtırası oldu. Muhtıra, Umûmî Erkânıharbiye Reîsi ve Kuvvet Kumandanları tarafından imzâlanmış, Demirel Hükûmetini istîfâya icbâr eden bir ültimatom mâhiyetindeydi. Onlara mukâvemet edebilecek herhangi bir kuvvet olmadığından, Cuntacılar, istediklerini elde ettiler: Demirel Hükûmeti istîfâ etti; tarafsız, teknokrat Nihat Erim Hükûmeti iş başına geçti. (İşbu Nihat Erim, "Benim gibi kendisini Pârisli sayan birine Pâris'i nasıl buluyorsunuz diye sorulur mu Pâris her zamân hârikulâdedir -On ne demande pas a un Parisien d'adoption comme moi, comment vous trouvez Paris; Paris est toujours une merveille-! diyecek kadar Frenkleşmiş bir siyâsetciydi… - Onun Başvekîl sıfatıyle Fransa'yı ziyâreti esnâsında verdiği bu beyânâtı, talebe olarak bulunduğum Fransa'da, Televizyon ve Radyolardan bizzât dinlemiş, büyük infiâl duymuştum.-) Bu Hükûmetin en mühim icrââtlarından biri, baskı altındaki Meclis'e, 27 Mayıs 1960 İhtilâl Esâsiyesinde Devletin otoritesini kuvvetlendirecek mâhiyette tâdilât yaptırması, dîğeri de Kızıl tedhîş hareketini tenkîl etmesi oldu. Bu harekâtlar esnâsında, THKO'nun lider kadrosundan Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf İnan yakalanmış ve muhâkemeleri netîcesinde, 6 Mayıs 1972'de îdâm edilmişlerdir. İşte bu üç tedhîşçinin îdâm edilmemesi için o günlerde Mütehakkim Zümrenin matbûât vâsıtasıyle yürüttüğü kampanya, bilâhare onların kahramanlaştırılmasına ve geniş bir genclik kesiminin onlara özenmesine zemîn hazırlıyacaktır.