Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (120)

Yekta Güngör Özden'in asparagasları

Mustafa Kemâl'in cenâzesi, naaşının tahnît edilmesi, "cenâze namazı", naaşının Anıtkabr'e nakli esnâsındaki hâli gibi belli başlı suâllere verilecek cevâblar hülâsaten böyledir.

Hâlbuki, bir zamânlar Devletin zirve makâmlarından birini işgâl eden bir zât, üstelik 91 yaşına gelmişken, yânî Allâh'a hesâb vermiye bu kadar yaklaşmışken, bu husûslarda, göz göre göre yalan söylemektedir…

Kasdımız, 1979'dan îtibâren Anayasa Mahkemesi Âzâsı, 1991 ilâ 1997 senelerinde bu Mahkemenin Reîsi, bir müddet Atatürkçü Düşünce Derneği Reîsi Avukat Yekta Güngör Özden'dir (Tokat, Niksar, 1932). (Atatürkçü Düşünce Derneği hakkında mufassal îzâhat şu çalışmamızdadır: Mustafa Kemâl'in Hastalığı, Ölümü, Cenâzesi; Yeni Söz, 31.10.2019-11.2.2020/400-503)

Hâlen, bir taraftan Fatih Sultan Mehmed Vakfı Üniversitesi Yabancı Diller Bölümü'nde "Öğretim Görevlisi", dîğer taraftan, uzun zamândır gazeteci olarak çalışan, İsmet İnönü'nün küçük torunu Zeynep Bilgehan, 2023 10 Kasım'ı vesîlesiyle Özden'le uzunca bir sohbet yapıyor ve sohbet, Hürriyet gazetesinde neşrediliyor.

Sohbet veyâ röportajın başlığı: "Atatürk'ün Anıtkabir'e defninin hayattaki tek tanığı anlattı: Yüzü öyle asildi ki dün tıraş olmuş gibiydi…" (Zeynep Bilgehan, 12.11.2023; https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/zeynep-bilgehan/ataturkun-anitkabire-defninin-hayattaki-tek-tanigi-anlatti-yuzu-oyle-asildi-ki-sanki-dun-tiras-olmus-gibiydi-42359835; 20.7.2025)

Röportajın takdîmine nazaran:

"Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, ölümünün 85. yılında tüm yurtta anıldı. Anıtkabir ziyaretçi akınına uğradı. Atatürk'ün naaşı, 10 Kasım 1938'de hayatını kaybettikten sonra 21 Kasım 1938'de geçici olarak Ankara Etnografya Müzesi'ne konulmuş, 10 Kasım 1953'te Anıtkabir'e nakledilmişti. Bu ana tanıklık eden bugün hayattaki tek kişi Anayasa Mahkemesi Onursal Başkanı Yekta Güngör Özden ile konuştuk… Özden, 70 yıl önceki o günü gözyaşları içinde anlattı: 'Bugün bile aynı acıyı hissediyorum. Sokaklarda çıt çıkmıyordu. Kuşların kanatları, askerlerin yürüyüşü ve pencerelerdeki, kapılardaki insanların hıçkırık seslerinden başka hiçbir şey duyulmuyordu.'

"Sene 1953… Günlerden 10 Kasım. Başkent Ankara'da açık, güneşli bir gökyüzü var. Ancak hava kurşun gibi ağır. Ulus, 10 Kasım 1938'deki vefatından 15 yıl sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ü ikinci kez uğurlayacak. Atatürk'ün naaşı, geçici kabri Etnografya Müzesi'nden ebedi istirahat yeri Anıtkabir'e taşınacak. 4 Kasım 1953 tarihinde tabut çıkarılıyor. Anıtkabir'e taşınmadan Etnografya Müzesi'nde altı gün boyunca saygı ziyareti için halka açılıyor. Bu süreçte katafalkın başında nöbet tutanlardan biri de 21 yaşında bir genç… Türk gençliğini temsil etmek üzere burada bulunuyor. Altıncı günün sonunda yapılan devlet töreninde cenaze kortejinin içinde yer alıyor, Anıtkabir'e yerleştirilmesine eşlik ediyor, Atatürk'ü son kez görüyor, gözyaşları içinde üzerine toprak serpiyor."

Kemalist Totaliter Zihniyetin bir temsîlcisi

Özden'in şâhidliğini değerlendirirken, her şeyden evvel, onun hakkında şunu bilmeliyiz: O, Totaliter Zihniyetli fanatik bir Kemalisttir. Kendisi, Kemalizme îmân etmiş olduğu, ona ve "Şef"ine dînî bir heyecânla merbût bulunduğu gibi, herkesin de kendisi gibi olmasını ve -zâten bir asırdır tatbîk̆ edildiği vechiyle- bunun da Devlet eliyle, husûsen Maârif vâsıtasıyle têmîn edilmesini istemektedir:

" '-Atatürk sevgisiyle büyümüş bir gencim. 91 yaşıma geldim, benim için Atatürk hiç batmayan bir güneş. Anıtkabir'e hâlâ çok düşkünüm. En hayran olduğum şey Atatürk ve İsmet Paşa'nın bir ay [Ay] gibi onun yanında bulunması.' ["Güneş", Mustafa Kemâl; "Ay" ise İsmet İnönü… Org. Ali Fuad Erden de, Mustafa İsmet'i, "Büyük Şef"in "Râdife"si olarak tasvîr ediyordu… Bu istiâreye uygun olarak, Mustafa İsmet, Mustafa Kemâl'in Panteonu'nun bahçesinde, ona nâzır bir kabre defnedildi…] […]

"Peki Atatürk nasıl yaşatılmalı Diyor ki:

'- Atatürk'ün 'Ey Türk Gençliği' diye başlayan hitabesine yaraşır kıvanç ve güçle ideal amaçta olarak... 90 yaşında da Atatürk genci vardır, 15 yaşında da...Yeter ki o coşkuyu duysun. Atatürk'ün emanetini nesillere aktarmak da eğitimle olur. Eğitim olmadan insanın ne terbiyesi olur ne akıl aydınlığı ne de vicdan süzgeci…

'Gençliğin yüreğinde Atatürk aydınlığı var. 10 Kasım'da Atatürk'ün önünde selam vermek içtenlikli olmanın belirtisi değildir. Atatürk'e bağlı olmanın içtenlikli belirtisi onun ilkelerini güçlendirerek gençlere benimseterek anlatmaktır. Siyaset her zaman çalkantılı olmuştur ama Türkiye'nin asıl siyaseti Atatürk'ün izinde yürümek olmalıdır.' "

(Zeynep Bilgehan / Yekta Güngör Özden, 12.11.2023; https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/zeynep-bilgehan/ataturkun-anitkabire-defninin-hayattaki-tek-tanigi-anlatti-yuzu-oyle-asildi-ki-sanki-dun-tiras-olmus-gibiydi-42359835; 20.7.2025)

***

Özden'in çürük çarık "delîl"leri

Özden, aşağıda okuyacağımız ifâdelerinde bir görgü şâhidi sıfatıyle konuşuyor. Fakat acabâ görgü şâhidi sıfatıyle anlattıkları, bu zâviyeden mûteber midir

Özden, "Mustafa Kemâl'in Naaşının Anıtkabr'e Nakli Merâsimi" esnâsında, 21 (doldurduğu yaşa göre muhtemelen 20) yaşında, Hukûk Fakültesi 1. Sınıf talebesi toy bir gencdir. Muhtemelen o sene, "Talebe Birliği Yönetim Kurulu üyesi" imiş. (Röportajda bu husûs açık değil…) 4 Kasım 1953'te, Tâbut, lahdin altındaki beton odacıktan yukarı çıkarıldıktan sonra tutulan ilk ihtirâm nöbetinde, Yüksek Tahsîl talebeleri vazîfelendirilmişti. Onların arasına dâhil edilmesi bu sebebe mebnî olsa gerekdir. Ondan sonrasında ise nöbeti askerler devralmıştır: