Hâfız Âsım Efendi'nin M. Âkif'e dâir hâtırası: "İstiklâl Marşı bir daha yazılamaz!"
"Mehmed Âkif de Kemalist Propagandanın İstismâr Mevzûu" başlıklı 3. Alt Faslı, Mehmed Âkif'in Mısır'a gitme ve Memlekete Meâl'ini getirmeme sebebi hakkında, kendisinin çok yakın arkadaşlarından olan rahmetli Şefik Kolaylı'nın şu yukarıda naklettiğimiz hâtırası ile bitirmeyi planlamıştık. Lâkin buraya kadar olan kısmı Gazeteye gönderdikden sonra, kıymetli muharrir ve gazeteci, velûd müellif Beşir Ayvazoğlu'nun (Sivas, Zara, 11.2.1953) Hâfız Âsım Şâkir Efendi'den naklettiği bir hâtırayı hatırladık. Büyük târihî kıymeti hâiz bu hâtıra, "Mutlak Şef"in -Milletimizin Âmentüsü mesâbesinde olan- mûciz İstiklâl Marşı'mızı değiştirme arzûsuyle alâkalıdır. Aynı zamânda, onun, Mehmed Âkif'imiz hakkındaki hissiyâtına ve yukarıda, Mithat Cemal Kuntay'ın Hakkı Tarık Us – Mehmed Âkif görüşmesine dâir rivâyetine de ışık tutuyor. (Târihe böyle kıymetli bir hâtıra intikâl ettiren Beşir Ayvazoğlu kardeşimizi, hayırla, muhabbetle yâdediyoruz.)
Rahmetli Hâfız Âsım Şâkir Gören (İstanbul, 1900 – muh. a.y., 1990), Mehmed Âkif'in talebesi ve hayrânı idi. Âsım Efendi, Üstâdla, genc yaşında tanışmış, sonra sık sık sohbetlerinde bulunmuştur. Mehmed Âkif'in, Mısır'daki ikâmeti esnâsında mektublaştığı zâtlardan biri de Hâfız Âsım Efendi idi. Aşağıdaki hâtıradan da anlaşılacağı vechiyle, Mısır'dan hasta olarak döndüğü zamân, hastahânede, onun müdâvim ziyâretcileri arasında yer almıştı. (Müşârünileyhin doğum ve ölüm târihleri, kezâ hakkında muhtasar mâlûmât için kaynaklarımız: https://defter-i-ussak.blogspot.com/2016/12/hafiz-asim-sakir-goren.html ve Doç. Dr. İsmail Alper Kumsar, "Safahat'ta Üç Dönem, üç Nesil, Üç Bakış", İslâm Şairi Mehmed Akif Ersoy, -Ed.: A. E. Aksoy ve A. Alperen-, Çanakkale: Paradigma Akademi Yl., 451 s. içinde ss. 201-213, https://www.paradigmaakademiyayinlari.com/wp-content/uploads/2023/01/islam-sairi-mehmet-akif-ersoy.pdf; 10.7.2025)
(https://defter-i-ussak.blogspot.com/2016/12/hafiz-asim-sakir-goren.html; 10.7.2025)
Hâfız Âsım Şâkir Gören (Rahmetullâhi aleyh)…
***
Beşir Ayvazoğlu, Hâfız Âsım Şâkir Efendi'yi, 1988'de, demek ki vefâtından iki sene evvel, evinde ziyâret ediyor ve ondan, Mehmed Âkif ve İstiklâl Marşı hakkında dinlediklerini aynen naklediyor:
"Mehmed Âkif'in aziz dostlarından Hâfız Âsım Şakir, 1980'lerin sonunda hayattaydı; hâlâ hayattaysa sağlık ve âfiyet, vefat ettiyse rahmet diliyorum.
"Çok sevimli bir adamdı; 1988 yılında, İstiklâl Marşı'nın millî marş olarak kabulünün yıldönümü vesilesiyle röportaj yapmak üzere evine gitmiştim. Mustafa Kemal'in İstiklâl Marşı ve şairi hakkında ne düşündüğüne dair anlattıkları ilgi çekiciydi. Aynen aktarıyorum:
'- Âkif Bey hasta yatıyor, ben her gün yanındayım. Ne yapıyorum Gelen giden ziyaretçileri ağırlıyorum. Bakın size bir hadise anlatayım: Bir gün Hakkı Tarık Us, Ruşen Eşref ve adını hatırlayamadığım bir başka zat geldiler. [Bu ziyâret, 1936 senesinin yaz veyâ güz aylarında, Rahmetlinin, Teşvikiye Sağlıkevi'nde tedâvî gördüğü günlerden birinde yapılmış olmalıdır. -Yesevîzâde-]
"Hakkı Tarık:
'- Üstâd, dün akşam Gazi hazretleriyle beraberdik. Sizden sevgiyle, sitayişle bahsetti. Güzel sözler söyledi. Ve hatta –dikkat buyurun sözlerime– kendilerine hiss–i adâvetim yoktur. Eğer olsaydı, dedi, Türkiye'ye dönmesine müsaade etmezdim, İstiklâl Marşı'nı da kaldırırdım.'
"Âkif Bey:
'- Demek öyle' diyerek doğruldu, 'Âsım bana yardım et!' dedi, arkasına yastık koydum.
"Bir yandan da içimden 'Eyvah, şimdi olmadık bir söz söyleyecek!' diye geçiriyordum. Şöyle biraz eğildi:
'- Hakkı beyefendi, dedi, hatırlar mısınız, biz Gazi'yle harp sahasında ön saflarda beraber gezdik, beraber yürüdük. Kendisini Meclis'te sonuna kadar destekledik. Bu böyleyken Gazi hazretlerinin adâvet kelimesini telaffuz etmesine hayret ettim. Beni memlekete sokmayabilirdi, lütfettiler, kendilerine minnettarım. İstiklâl Marşı'na gelince, dedi, işte onu kaldıramazdı. Nasıl kaldırırdı ki, Meclis'te ilk okunduğu gün, Tunalı Hilmi hariç, herkes ayakta dinledi, kendileri de dahil'.
"Yorulmuştu, yavaşça geriye yaslanırken:
'- İstiklâl Marşı bir daha yazılamaz!' dedi, 'Kimse bir daha İstiklâl Marşı yazamaz, ben de yazamam!' dedi. Sonra, derinden gelen bir sesle:
'- Allah bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırmasın!' dedi, sustu.'
"Âsım Şâkir bunları anlattıktan sonra şöyle demişti:
'- Kitaplarda, bu hadisenin sonunu anlatıyorlar da, nedense başını anlatmıyorlar. Sebebini anlayamıyorum!" (Beşir Ayvazoğlu, "Not Defteri: İstiklâl Marşı", Zaman gazetesi, 14.3.2001;
http://arsiv.zaman.com.tr//2001/03/14/yazarlar/BesirAYVAZOGLU.htm; 7.5.2015)
Hakkı Tarık ile Hâfız Âsım Efendi'nin hâtıraları arasında bir mukâyese
Mithat Cemal Kuntay'ın Hakkı Tarık Us'tan rivâyetini yukarıda nakletmiştik. Buna göre, Hakkı Tarık, Mehmed Âkif'le hastahânedeki odasında, hiç olmazsa bir-iki şâhidin huzûrunda değil de, baş başa görüşmüş olmaktan yakınmıştı. Hâlbuki Hâfız Âsım Efendi'nin hâtırasında, görüşme, kendisi, Ruşen Eşref ve ismini hatırlıyamadığı bir şahsın huzûrunda cereyân etmiştir.
İkincisi, Hakkı Tarık'ın rivâyetinde asıl mes'ele Âkif'den Meâl'ini koparmaktır; "Mutlak Şef" onu bu işe mêmur etmiş, mâmâfih, bütün canbazlıklarına rağmen, Mehmed Âkif tarafından mahâretle atlatılmıştır. Hâfız Âsım Efendi ise, bundan değil, sâdece İstiklâl Marşı'nın değiştirilmesi mes'elesinden bahsediyor. Bu mes'ele, arada ârızî olarak konuşulmuş olmalıdır; daha doğrusu, Hakkı Tarık, Mehmed Âkif'i yumuşatıp emeline nâil olabilmek için böyle bir mevzû ortaya atıvermiştir. Âkif merhûmla bir samîmiyeti olmıyan Hakkı Tarık'ın bir vazîfe îcâbı olarak ona ziyârette bulunmuş olması lâzımdır ki bu da, kendi ifâdesine nazaran, ondan Meâl'ini almaktır…
Totaliter Zihniyet ve Rejim böyle tezâhür ediyor
Hakkı Tarık, Efendisinin Mehmed Âkif hakkındaki kanâatini (hilâf-ı hakîkat bir-iki kelâmı mütêak̆ib) şu sözlerle naklediyor: "Kendilerine hiss–i adâvetim yoktur. Eğer olsaydı, Türkiye'ye dönmesine müsaade etmezdim, İstiklâl Marşı'nı da kaldırırdım!'