Sertel'lerin 4 Eylûl 1924 ilâ 23 Nisan 1925 târihlerinde 38 sayı neşrettikleri sekiz sayfalık Resimli Hafta'dan iki nümûne… Sağdaki resmin alt yazısı, "Şark vilâyetlerimizde başlıyan ve genç Cumhûriyetimizi tehdîd eden irticâ, memleketin selâmetini de tehdîd etmektedir." şeklindedir. Nazarlarında, "İrticâ" yaftası altında, Müslümanlık böyle bir canavardır! Mecmûanın Müdür ve Başmuharriri, M. Zekeriya (Sertel) idi. (Lokman Akgün, Resimli Hafta Dergisi; İnceleme, Tahlil, Fihrist, Seçme Yazılar, İstanbul Arel Üni., Yük. Lis. Tezi, 2017, 199 s.'dan iktibâs)
***
"İstiklal Marşı'nın 1921'de Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edildikten sonra neden tekrar bir yarışmaya gidildiğinin sorgulanması gerektiğini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Caner Arabacı, 'İncelediğimiz belgelerde yarışmayı dönemin Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Hars (Kültür) Müdürlüğü'nün düzenlediğini ve bu yarışmaya 57 başvuru yapıldığını tespit ettik. Hars Müdürü Dr. Hamit Zübeyir Koşay'ın notlarını incelediğimizde Mehmet Akif Ersoy'un şiirinin, batıyı çok fazla yerdiği, manevi unsurlar ağır bastığı ve Atatürk'ten bahsedilmediği için değiştirilmesi gerektiği üzerinde durduğunu gördük.' dedi." (2.9.2009 târihli Yeni Şafak gazetesinin haberi)
İstiklâl Marşı'mızın değiştirilmesi için 1931'deki teşebbüs
İstiklâl Marşı'mızı değiştirmek için, 1931'de yeni bir teşebbüs dikkati çekiyor: Siird Meb'ûsu Mahmut (Soydan) Bey'in Sâhib ve Başmuharriri, Etem İzzet'in (Benice) Umûmî Neşriyât ve Yazı Müdürü olduğu Milliyet gazetesi, 15 Aralık 1931 târihli nüshasından îtibâren, bu maksadla neşriyâta başlıyor, 17 ve 18 Aralık 1931 târihli nüshalarında da birinci sayfadan aynı mevzûu işliyor.
İlk neşriyâtın başlığı, "Niçin bir millî marşımız yok Herkes bu yokluktan muztariptir. Herşeyden evvel bir marş istiyoruz." şeklindedir. Yazı, İstiklâl Marşı'mızı Millî Marş kabûl etmiyen suâllerle devâm ediyor ve Konservatuvar Müdürü Yusuf Ziya Bey ile Konservatuvar Muallimlerinden Suphiye Hanım konuşturuluyor:
"Bugün nazik bir mevzua temas etmek istiyoruz ve bu maksatla soruyoruz:
"- Bizim millî bir marşımız var mıdır
"- Eldeki İstiklâl marşı, milletin benliğini ve varlığını terennüm edebilir mi
"- Bizim niçin millî bir marşımız olmasın
"Şairlerimiz, ediplerimiz, musikişinaslarımız, umumiyetle münevverlerimiz niçin harekete gelmiyorlar Bütün dünyaya ibret dersi veren bir İstiklâl harbi yaratmış bir milletin, nasıl oluyor da hâlâ bir marşı yok
"Dün, bu hususta, konservatuvar müdürü Yusuf Ziya Beyle görüştük. Yusuf Ziya Bey, millî bir marştan mahrum oluşumuzdan en büyük teessürü hisseden bir zat olduğu için, bu bahis etrafında bize umumî alâkayı davet edebilecek şeyler söyledi. Yusuf Ziya Bey ezcümle diyor ki:
'- Millî bir marş, milletin öz heyecanından doğmuş ve hele mutlaka onun kendi dilile söylenmiş olmalı. Sorarım size, İstiklâl marşını içimizde ezbere bilen kaç kişi vardır Her halde, bilenlerin mikdarı inanılmayacak kadar azdır. Bu niçin böyle oluyor Gayet basit: Çünkü ne sözleri, ne de melodisi halka uygun gelmiyor. […]
'Maarif vekâleti, bir zamanlar millî marş için bir güfte müsabakası açmıştı. Fakat müsabaka bir netice vermedi. [1925'teki teşebbüsü kasdediyor…] Çünkü böyle teşebbüsler halkın içinden doğmadıkça semere vermemeğe mahkûmdur. […]
'Bu acıklı hal, memleket irfanı namına devam etmemelidir. Talim ve terbiye dairemiz, türkiyat enstitülerimiz, millî bir marş için lâzım gelen teşvikkâr teşebbüslerde bulunsunlar. Darülfünunumuz da bu işte pekâlâ önayak olabilir. Hülâsa millî bir marş yapmağı millî bir vazife telâkki edersek, mesele kalmaz. Havsalaya sığmaz harikalar yapan Türk milleti, bir millî marş vücude getirmekten elbette âciz kalacak değildir.'
"Diğer taraftan konservatuvar muallimlerinden Suphiye Hanım, millî marş ihtiyacı hakkında şu mütaleada bulunuyor: '- Millî bir marş yapılamaması musiki ile uğraşanların yüreklerinde bir ukdedir. Aramızda her vesile ile bu mevzua temas ederiz. İlh…' " (Milliyet, 15.12.1931, ss. 1 ve 6)
17 Aralık 1931 târihli Milliyet, başlattıkları neşriyâtın büyük alâka doğurduğundan bahsediyor:
"Millî marşımız nasıl bestelenmelidir Millî marş yepyeni bir kafadan doğmalı ve yepyeni bir kafa tarafından bestelenmelidir.
"Bir millî marşa olan ihtiyacımız etrafında yaptığımız neşriyat, şehrimiz musiki âleminde ve Darülfünun muhitinde derin akisler uyandırmıştır. Bilhassa tanınmış bestekârlarımız, bu neşriyatla derhal alâkadar olarak millî Türk marşında aranılması lâzım gelen vasıflara dair aralarında münakaşalara başlamışlardır. Darülfünun müderrislerinden bazı zevat telefon vasıtasile konservatuvara müracaat ederek bu meseleye dair malûmat istemişlerdir. İlh…" (Milliyet, 17.12.1931, s. 1)
Milliyet, 18 Aralık 1931 târihli nüshasında bu def'a Konservatuvar Muallimlerinden Cemal Reşit (Rey) ve Orkestra Şefi ve Viyolonist Seyfeddin Asaf Beyleri konuşturuyor. İlk söz, Cemal Reşit Bey'in:
"Millî marş, yahut millî Hymne tekmil halk tarafından ezberlenebilecek bir kabiliyette olmalıdır. Meselâ, rastgele bir köylü, bir çoban, millî marşı kolaylıkla tegannî edebilmeli, güftesini okumalı, mânasını anlamalı ve millî marşa karşı sevgi ve hürmet beslemelidir. İlh…"