Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (113)

Sabiha Sertel'e göre, "İstiklâl Marşı da değişir, vatan da, bayrak da"

Mehmed Âkif merhûmun Anadolu Milletinin şuûr, idrâk ve hissiyâtına bihakkın tercümân olarak, millî ilhâmla kaleme aldığı İstiklâl Marşımızı değiştirip yerine Kemalist bir marş ikame etme teşebbüsünü Sabiha Sertel de têyîd ve tasvîb ediyor.

Sabiha Hanım'a nazaran, Diyalektik Mantık îcâbı her şeyin durmadan değiştiği bu âlemde, zâten "mutlak hakîkat" diye bir şey yoktur; binâenaleyh İstiklâl Marşı da değişir, vatan da, bayrak da… Buradaki muhâtabı, Eşref Edib'dir:

"Eşref Edip bir milletin üç şeyinin değişmiyeceğini söylüyor: Vatanı, bayrağı, istiklâl marşı… […]

"[Hâlbuki] ebedî ve mutlak olan hiçbir hakikat yoktur. Zamanın değişmesi, mekânın değişmesi, şartların değişmesi, cemiyetlerin iktisadî, içtimaî değişmeleri, evoluton ve revolution, ne yer yüzünde, ne gök yüzünde ebedî ve mutlak hiçbir şey bırakmadı. […]

"Terakki ve tekâmül bir sel gibi hepsinin [haritalar, taçlar, hilâfet, peçe, Şeriat, medrese…] üstünden aktı geçti. Bu akışın içinde değişmiyen ne kaldı ki Sadece senin mantığın! Hemen İstiklâl marşını gökten inmiş bir âyet gibi nasslaştıran senin taşlaşmış mantığın! […]

"İstiklâl marşının ebediyen mahfuz kalacağına dair elinde senet mi var İstiklâl marşı gökten inmiş âyet midir Milletlerin vatanı, bayrağı da değişmiştir. Rumeli toprakları dün vatan camiası içinde idi, bugün bizim değildir. Vatan ne bir karış toprak, ne de bayraktır. Bayrak da değişir, toprak ta değişir, kütlelerin, milletlerin hür, müstakil yaşadıkları yer neresi ise, vatan orasıdır…" (Sertel Sabiha, S.C. 1940: 34-35)

Sabiha Hanım'ın, İstiklâl Marşı'na müdhiş alerjisi var: Çünki İstiklâl Marşına hâkim olan rûh, onun gibilerin dünyâ görüşüne taban tabana zıddır. Ondaki "hilâl", "şühedâ" gibi tâbirler hep Müslümanlıkla alâkalıdır. Binâenaleyh İnkılâbcı, Kemalist neslin ideallarine terstir… (Sertel Sabiha, S.C. 1940: 6)

M. Kemâl'e göre M. Âkif "büyük adam değil"miş ve İstiklâl Marşı da değişmeliymiş

Sabiha Hanım, "Tek Adam"ın da kendisiyle aynı kanâatte olduğu tesbîtinde bulunuyor. Her Avrupacı, her Materyalist gibi, o da bu marşa alerji duyanlardan… Sabiha Hanım, bu husûsu bir hâtırasını naklederek tevsîk ediyor:

"İstiklâl marşının bu milletin ruhunu ifade etmediğini Atatürk müteaddit defalar söylemiş ve bunu değiştiremediğine teessüf duymuştur. [Sabiha Hanım, "bu millet" derken herhâlde Sabataî milletini kasdediyor!] Eğer çok iyi bir marş yazan bir şair çıkmış olsaydı, Atatürk bunu değiştirmiyecek miydi

"1935 senesinde Perapalasta Ticaret mektebinin müsameresine gelen Atatürk, Âkif için gençlerin ihtifal yaptığını haber aldığı zaman, gençleri, inkılâba muhalefet eden bir şairi büyük adam telâkki ettikleri için paylamıştı.

'- Büyük adam olsaydı, büyük inkılâpların yapıldığı memlekette oturur, inkılâba karşı cephe almazdı!' demişti." (Sertel Sabiha, S.C. 1940: 35)

Kemalist İnkılâbları ve Kemalizmi Anadolu Milletine dayatmıya devâm edecekler

"İnkılâp mevzu-u bahs olduğu zaman bîtaraf değilim, bir taraflıyım, inkılâp tarafdarıyım." (Sertel Sabiha, S.C. 1940: 24)

"…İnkılâba zıd fikirleri müdafaaya geçtiğiniz gün, inkılâp gençliğini de karşınızda bulursunuz…" (Sertel Sabiha, S.C. 1940: 28)

"Sebilürreşat[ın], Sıratı Müstakimin ciltleri, bizi maziye, inhitata çeken çürümüş zihniyetlerin bir hazinesi ve ayni zamanda bir medfenidir. Sizin memlekete yaptığınız hizmet, terakki ve tekâmüle köstek ve zincir vurmaktan ibarettir. Bu karanlık devirleri geçip inkılâbın, terakki ve temeddünün ışıklı yollarına çıktıktan sonra, başımızı bu maziye çevirdiğimiz zaman gözlerimiz kararıyor, başımız dönüyor. Atatürk inkılâbının kıymet ve ehemmiyetini daha kuvvetle anlıyor ve hissediyoruz." (Sertel Sabiha, S.C. 1940: 54)

"İnkılâp bize vedîadır, hem de Atatürk'ün son vedîası… Buna hiyanet edemeyiz!" (Sertel Sabiha, S.C. 1940: 55)

Sabiha Sertel'in "Tevfik Fikret – Mehmet Âkif Kavgası münasebetile" Sebilürreşatçıya Cevap isimli risâlesinin (İstanbul: 1940) 34 ve 35. sayfaları… Bu sayfalarda, İstiklâl Marşı'nın değişmesi lâzım geldiğini müdâfaa ediyor ve (Mehmed Âkif'i istihfâf eden) Mustafa Kemâl'in de aynı fikirde olduğunu naklediyor…

***

Mehmed Âkif'in Mısır'a gitme ve Memlekete Meâl'ini getirmeme sebebine dâir mûteber bir şahâdet

"Mehmed Âkif de Kemalist Propagandanın İstismâr Mevzûu" başlıklı 3. Alt Faslı, Mehmed Âkif'in Mısır'a gitme ve Memlekete Meâl'ini getirmeme sebebine dâir şâyân-ı îtimâd bir vesîka takdîm ederek bitiriyoruz. Buraya kadar, "Mehmed Âkif'in son deminde Kemalizmi ve onun Şefini takdîr ettiğine" mütedâir iddiâyı tafsîlâtıyle müzâkere ettik ve bunun muhâl olduğunu gözler önüne serdik. Aşağıdaki vesîka da, bu istikâmette ileri sürülebilecek birçok delîlden birisidir.

1908'den îtibâren Eşref Edib ve Mehmed Âkif tarafından müştereken neşredilen ve 1925'te "Mutlak Şef" tarafından feshedilerek ink̆itaa uğrıyan Sebilürreşad'ın Mayıs 1948 – Şubat 1966 devresindeki 99. sayısında intişâr eden (Fahri Kutluay tarafından kaleme alınmış) "Aydınlatılan İki Mühim Sır: Mehmed Âkif Mısıra Niçin Gitmiş ve Hazırladığı Kur'ânı Kerimin Tercümesini Buraya Niçin Getirmemiş" başlıklı makâlede, Mehmed Âkif'in yakın arkadaşlarından, Pendik Bakteriyolojihânesi Müdürü Şefik Kolaylı'nın şahâdetine istinâden (Allâh, bu Hakîkat mücâhidlerine ganî ganî rahmet etsin!), Mehmed Âkif'in Mısır'a başlıca hicret sebebinin, kendisinin Kemalist Totaliter Rejimin hafiyelerine "bir vatan hâini gibi tâkîb ettirilmesi ve onun bu hâle tahammül edememesi" olduğu îzâh ediliyor. Aynı şahâdete istinâden, Müşârünileyhin, tamâmlamış olduğu Meâl'i "Mutlak Şef"e teslîm etmemesinin sebebi de, bu berikinin, (başlatmış olduğu "İki Kademeli Dîn İnkılâbı" çerçevesinde) Kitâbullâh'ın aslı yerine mezkûr Meâl'i ikâme etmek istemesi ve Merhûmun bu Zındıklığa âlet olmayı reddetmesidir: