Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (109)

Bu Milliyetci gencler, bir taraftan Mehmed Âkif'i heyecânla müdâfaa ederken, dîğer taraftan, Kemalist Totaliter Maârif tarafından şartlandırılarak yetiştikleri için, ona zıd bir dünyâ görüşünü temsîl eden Kemalizme de sâhib çıkıyorlar

- 6.1.1939: Yeni Sabah, bu sefer, tartışmayı manşete taşıyor: "Mehmet Akif'e Hücum Edenlere Cevaplar!" Bu başlık yanında, Âkif'in son portre fotoğraflarından biri mündericdir. Başlık altında, iki genc kalemin cevâbları var. "Birinci Cevap", Sami Doğu'nun, "İkinci Cevap", yukarıda bahsettiğimiz Muhtar Sencer'in kalemindendir. Sencer'in ismi burada da yanlış dizilmiş: "M. Sencr"… Manşetin altında, Sencer'in makâlesinden alınmış bir cümle bulunuyor: "Bir milletin üç şeyi değişmez: Vatanı, bayrağı, millî marşı." Makâlade bu cümlenin geçtiği pasaj şöyledir:

"Hilâl islâm sembolü imiş ve Âkif millî marşta bunu söylemişmiş. Bayrağımızın üzerinde bulunan hilâli, yani bayrağımızı bile yok etmeyi mi istiyorsunuz Gençliğin dikkat nazarını çekmenize lüzum yoktur. Bizler hükümlerimizi vermişizdir. Bir milletin üç şeyi değişmez: Vatanı, bayrağı, millî marşı. Türk gençliği; vatanına göz dikenlere, bayrağına hürmetsizlik gösterenlere yaptığını, millî marşına suikast tertip edenlere de yapmaktan geri kalmıyacaktır."

Bu gencler, bir taraftan Mehmed Âkif'i heyecânla müdâfaa ederken, dîğer taraftan, Kemalist Totaliter Maârif tarafından şartlandırılarak yetiştikleri için, ona zıd bir dünyâ görüşünü temsîl eden Kemalizme de sâhib çıkıyorlar... Gazetenin bir sonraki nüshasında bu insicâmsız tavır, manşete taşınmıştır. Maâlesef, bir asırdır, nesiller böyle tenâkuzlar içinde bocalayıp duruyor!

(Yeni Sabah, 10 K̃ânûnusânî / Ocak 1939, ss. 1 ve 3)

Sertel'lerin Tan gazetesinin 31 Aralık 1938 ilâ 5 Ocak 1939 târihli nüshalarında Mehmed Âkif merhûma -Muhtar Sencer'in isâbetli tâbiriyle- "menfî rûhla hücûm eden" makâlelere iki genc kalemin 10 Ocak 1936 târihli Yeni Sabah gazetesinde verdikleri cevâblar… Yeni Sabah'ın 3. sayfasının 1. sütûnundaki Salâhi Güvenç imzâlı makâle, "Üstad Mehmed Âkif'in ölümünün ikinci yıldönümünü anmak için gençlerin tertib ettiği ihtifal ve merasim her nedense birçok münakaşalara yol açtı." cümlesiyle başlıyor ve laiklik mefhûmunu tartışıyor… 2. sütûndaki (Tıbbıyeli) Faruk İlker imzâlı makâlede ise, rahmetli Âkif'e hücûmlar, bu "ahlâk, insanlık, vatanseverlik timsâlini" çekememezlik hissiyle îzâh ediliyor: "Acaba neyi çekemiyorlar Gençliğin Âkif hakkındaki temiz heyecanını mı Kendilerinin ebediyen nail olamıyacakları bir mazhariyeti mi"

***

- 7.1.1939: Manşet: "Mehmet Akif'e Hücum Edenlere Cevaplar! Ümmet Şairi Ne Demektir" Bu manşet altına yine iki makâle dercedilmiş: Birincisinin müellifi, Avukat Etem Ruhi Balkan'dır. İkincisi, yine Muhtar Sencer'e âiddir. Sencer, muharref bir târihe şartlandığı için, Mehmed Âkif ile Mustafa Kemâl arasındaki derin tezâddı göremiyor: "Hele Ulu Önderimiz Atatürkün eserlerine kem gözle baktı demeniz büyük bir cehalettir. Çünkü Millî Mücadelemize ilk inanalardan biri ve manevî cephesi başında didinen Âkiftir." Aslında, bu genc kalemin, birinci cümlesiyle ikinci cümlesi arasında da insicâmsızlık var: Millî Mücâdeleye inanıp bu yolda seferber olmak başka şey, Mustafa Kemâl'e ve İnkılâblarına inanmak başka şeydir…

- 8.1.1939: Bu nüshada Mehmed Âkif bahsi yok…

"Yaralı arslan, Îmânıyle, fazîlet ve şecâatiyle bütün bir cihâna gâlib çıkıyor!"

- 9.1.1939: Yine birinci sayfadan îtibâren geniş yer veriliyor: "Mehmet Âkife Çatanlara Cevap… Hiç Bir Türk Münevveri; Hiç Bir Genc Âkifi Onlardan Öğrenecek Kadar Zavallı Değildir…" Bu makâlenin müellifi, Münir Kıvanç… O da, hem Kemalizme, hem Mehmed Âkif'e sâhib çıkıyor… 7. sayfada, bu makâlenin devâmıyle berâber H. Hikmet imzâsıyle bir makâle daha var: "İlmî Bir Hâdise: Mehmet Âkif İçin Yazılan Kitabın Tahlili"… Bahis mevzûu olan, Eşref Edib'in Mehmed Âkif; Hayâtı ve Eserleri isimli eseridir… H. Hikmet'in makâlesi Kemalist Resmî Târihe zıd bir noktainazardan kaleme alınmıştır:

"…O, yalnız bir şair değil, İstiklâl marşile, Çanakkale destanile millete, bu toprağa mal olmuş, yalnız bu eserleri vermekle de kalmamış, milletin kurtuluşuna bizzat ön safta iştirak edenlerden biri olmuştur. Yalnız bu kadarla da değil, bir doktor nasıl vücudün arızalarını teşhis ve tedavi ile uğraşırsa, o büyük adam da halkın arasına sokularak içtimaî dertleri teşhis ve tedavi için en ince bir nüfuz ve hazâkati göstermiştir. Halkın ruhunu, derdini, aşkını anlamış ve anlatmıştır. Fertlerle de kalmıyarak cemiyete yükselmiş, onun da hayat düşmanlarına karşı bir baba gibi, bir âlim gibi, bir bekçi gibi itina ile, feragatle irşad vazifesini yapmıştır. […]

"…Silâhını teslim eden mağlûp bir millet, ecnebi işgali altında çiğnenmiş bir toprak, yıkılmış köyler… […] Yaralı aslan bu zillete katlanamıyor, artık millet hakarete, istilâya isyan etmiş ayaktadır. Büyük şair de herkes gibi kalemile, sesile, vücudile onların arasındadır. Artık onun şiirleri yakıcı bir alev, bir şimşektir. Halk da onunla beraber bağırıyor: 'Hakkıdır Hakk'a tapan milletimin istiklâl!' Yaralı bir millet, imanile, fazilet ve şecaatile bütün bir cihana galip çıkıyor. İlh…"

- 10.1.1939, s. 3: "Mehmet Akife Çatanlara Cevap… " Tartışma 3. sayfaya alınmıştır. İki makâle var: 1) Salâhi Güvenç, "Rejimimizin Lâik Olması Halkın Dinsiz Olmasını İcap Etmez"; 2) Tıb Fakültesi'nden Faruk İlker, "Kervan Yürüyecektir"…

- 11.1.1939: 3. sayfadaki bir îzâhatla, kalem münâkaşasına nihâyet veriliyor…

Sabiha Sertel'in Baltacıoğlu'nın suâllerine cevâbları: "Âkif, İslâmcı bir küçük burjuva şâiridir… İnkılâba hiç bir hizmeti yoktur… Şapka İnkılâbına reaksiyonu, mürteci bir isyândır…"

Yukarıda, Mehmed Âkif'in Dâr-ı Bekâya intikâlini tâkîben, Mart 1939'da, Yeni Adam mecmûası sâhib ve nâşiri Prof. İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu'nun, onun hakkında muharrirler arasında bir tahkîkat açtığından ve cevâbların Yeni Adam mecmûasının 11 Mart - 15 Nisan 1937 târihli 167 -172. sayılarında tefrika edildidiğinden bahsetmiş, suâllere Şükûfe Nihal'in verdiği ibretâmîz cevâbları Osman Koçıbay'ın çalışmasından ik̆tibâs etmiştik. Aynı suâllere Sabiha Sertel'in verdiği cevâblar da bir o kadar ibretâmîzdir: