Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (133)

27 Mayıs 1960 İhtilâlini, "Anıt-Kabirdeki umumî karargâhından" "Ebedî Şef" "idâre etmişti"

Yukarıda nakletmiştik: Yalman, Vatan'ın 10 Kasım 1960 târihli nüshasındaki "Yaşayan Kuvvet" başlıklı makâlesinde de, îdâmına hükmettiği Menderes iktidârını devirmek için, "genclikle omuz omuza" ve "Ebedî Şef"inin rehberliğinde nasıl mücâdele ettiğini anlatıyordu:

"…Gazetemiz o sıralarda irticala göğüs göğüse çarpışıyordu. Malatya suikasdı ile neticelenen bir hareketin ön saflarında, gençlikle omuz omuza mücadelemizi yürütüyorduk. O günlerde sık sık muvakkat kabri ziyaret ettim. Atatürk'ün mânevî varlığından kuvvet aldım, mücadeleye devamın tarzı hakkında ilham aldım. […]

"Nihayet 27 Nisan 1960 günü istibdada, irticaa karşı gençliğin meydan muharebesi başlayınca, ecnebi muhabirleri bana sordular:

"- Bu şuurlu, bu intizamlı hareketi hangi teşkilât idare ediyor

"Kendilerine şu cevabı verdim:

"- Anıt-Kabirdeki umumî karargâhından Atatürk idare ediyor. Bütün gençler, onun gençliğe olan hitabesinden ilham alıyorlar, aynı yollarda bu suretle buluşuyorlar ve aynı hedeflere doğru ve elele yürümeği bu sayede sağlıyorlar. Milletine ölümünden sonra bu kadar canlı bir şekilde hizmet edebilmek imkânı bugüne kadar hiç bir fâniye nasip olmamıştır. İlh…" (A. E. Yalman, "Yaşayan Kuvvet", Vatan, 10.11.1960, s. 5)

"27 Mayıs 1960 İhtilâli, Atatürk'ün ölmediğini isbât etmiştir!"

28 Mayıs 1960 târihli Vatan'ın birinci sayfasındaki ikinci makâle, A. N. Kırmacı'nın kaleminden: "Bugün"…

Ona nazaran da, İhtilâlin rehberi, Kemalizmdir:

"Tarih 27 Mayıs 1960.

"Büyük insan Atatürk'ün ölmediği bugün bir kere daha ispat edilmiş oluyor.

"Şerefli Türk Ordusu O'nun izinde, O'nun yüce inanı ve imanı, hak, hürriyet ve demokrasi idraki, 'yurtta sulh, cihanda sulh' gayesi yolunda idareyi kudretli eline almış bulunuyor. Bayrak insan Atatürk'ün ruhu, bütün azameti ve haşmeti ile bütün bir yurdu bir sel halinde bir kere daha sarmış, aziz ve asil hayatı bir bayram havası içinde, yurd semalarında dalgalanmağa başlamıştır. İlh…"

İhtilâlci gürûhun çirkef propagandası: Hük̃ûmet, öldürdüğü gencleri hayvan yemi yapmış!

İhtilâlciler, ilk günlerden îtibâren, iktidâr gasbını, dîğer tâbirle Milletin emânetine bu muazzam ihânetlerini meşrû göstermek için, efkârıumûmiyeye en alçakça yalanları pompalamıya başlamışlardı. Devlet Radyoları ile Mütehakkim Zümrenin inhisârındaki matbûât, onların bu müfsid propagandalarının başlıca vâsıtaları idi. Tabiî, Yalman'ın gazetesi, bu gibi ifsâd hareketlerinde hep ön saflardaydı.

Millî Birlik Komitesi (MBK) denilen ihânet şebekesinin ilk büyük iftirâsı, Hükûmete, "öldürdüğü genclerin cesedlerinden yem fabrikalarında yem îmâl ettirdiği" ithâmı oldu! Bu, MBK'nın 3 Haziran 1960 târihli teblîğidir. İpe sapa gelmez şâyiaları dahi iktidârdan düşürdükleri siyâsetciler aleyhinde propaganda malzemesi olarak kullanacak kadar düşük mahlûklar! Bunlar, hiçbir objektif delîle istinâd etmedikleri için, sonradan tamâmen çürüğe çıkmış iddiâlardır. Lâkin "Çamur at, tutmazsa izi kalır!" hesâbı, bu çirkef propaganda halk arasında büyük tahrîbât yapmıştır. Misâl olarak kendi çocukluk hâtıramdan bahsedeyim:

27 Mayıs 1960 İhtilâli esnâsında, İlköğretim Müfettişi olan rahmetli babamın (Oğuz Yasa) vazîfe mahalli, Muş'un Bulanık kazâsıydı. Ben o zamân 11 yaşında idim ve herhâlde İlk Mektebden henüz mêzûn olmuştum. İşte bu iftirâlar, o zamân, bize kadar ulaşmıştı. Fakat şöyle bir versiyonla: Üniversite genclerini öldürüp cesedleriyle fabrikada sabun yapmışlar! Çocuklar, kendi aramızda böyle konuşuyorduk…

İşte bu en âdî cinsinden asparagasların kaynağı, doğrudan doğruya MBK idi:

"1) Kahraman ve fedakâr Üniversiteli gençlerimizin 28 Nisan 1960 dan 27 Mayıs 1960 tarihine kadar hürriyet uğrunda yaptıkları masum ve imanlı gösteriler sırasında bu asil gençliğimize eski hükûmetçe coplarla, kılıçlarla hücum ettirildiği, hiç müdafaa vasıtası olmayan gençlerin teşkil ettiği kitleler üzerine insafsızca ateş açıldığı, kendilerinin ağır şekilde dövülüp yaralandığı ve birçok gençlerin öldürüldüğü artık muhterem halkımızın malûmu olmuştur.

"Hürriyet şehitlerimizin tesbiti işine silâhlı kuvvetlerimizin idareyi ele aldığı andan itibaren ehemmiyetle devam edilmektedir.

"Bugüne kadar yapılan inceleme ve araştırmalarda birçok ip uçları ele geçmiştir. Cinayeti yapanların kendi suçlarını örtmek ve cesetleri yok etmek için akla hayale gelmiyecek canavarca tedbirlere başvurdukları anlaşılmaktadır. Şehitlerin gizli yerlere gömüldükleri, ıssız yerlerdeki kuyulara atıldıkları, bir kısmının buzdolaplarına konulduğu ve bir kısmının da hayvan yemi yapılan makinelerde kıyılarak toz haline getirildiği hakkında korkunç haberler alınmaktadır. Aramalara dikkat ve hassasiyetle devam edilmektedir. Korkunç bir vahşetle işlenen bu cinayetler er veya geç mutlaka meydana çıkarılacak ve sayın umumî efkârın ıttılaına arzedilecektir.

"Cinayetlerin kısa zamanda meydana çıkarılması ve cânilerin ele geçirilmesi için sayın talebe velilerinin ve sayın halkımızın resmî makamlara ve Üniversite tahkik heyetlerine yardımcı olmalarını rica ederiz." (Milliyet, 4.6.1960, ss. 1 ve 5)