Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (90)
(https://www.fikriyat.com/galeri/tarih/kazim-karabekirin-sahip-ciktigi-yetim-cocuklar; 28.4.2025)
"Yetîm Babası"; şehîd yetîmi, küçüklü büyüklü, sıra sıra kalabalık bir çocuk topluluğunun ortasında görülüyor. (Ortada, sol baştaki siyah kalpaklı zâttan îtibâren sağa doğru yedinci zât, rahmetli Karabekir Paşa'dır. Allâh, cümlesine ganî ganî rahmet etsin!)
***
Kemalizmin ve Kemalist Resmî Târihin iflâsının tescîli: "Mutlak Şef", Karabekir Paşa'nın kitabını yaktırıyor!
Mustafa Kemâl,
"Her halde muhterem paşa; neşrettikleri 'Şarkılı ibret' eseri yerine İstiklâl harbinin bir kaç safhasını vatan çocuklarına öğretecek başka bir eser hediye etselerdi; tarih ve hakikat namına daha büyük bir hizmet görmüş, efkârı umumiyenin kendi haklarında, millî mücadeledeki hizmet ve tesirleri hakkında kafalarda yaşattığı müphem hükümlere kendi eller ile, kendi yazılar ile hakikî istikametlerini vermiş olurlardı!" sözüyle, Şarkılı İbret müellifi Kâzım Karabekir'i istihfâf etmiş ve -hem Milliyet'teki neşriyâttan, hem de bilâhare yazılan kitaba muâmelesinden anlaşıldığı vechiyle- gâyet samîmiyetsizce ve meydan okurcasına, onu, İstiklâl Harbine dâir hakîkatleri öğretecek eserler têlîf etmiye dâvet etmişti.
Kâzım Karabekir Paşa, zâten sırf bir çocuk kitabları müellifi değildi; gençliğinden îtibâren o târihe kadar, harb târihine, harb san'atine ve iktisâdî kalkınmaya dâir birçok eser têlîf ve neşretmişti: Sırb-Bulgar Seferi 1885 (Edirne, 1910), Bulgar Ordusu'nun Terbiyesi (Edirne, 1911), İtalya-Habeş Seferi (Edirne, 1911), Osmanlı Ordusu'nun Taarruz Fikri (Edirne,1911), İslâm Ahâlînin Dûçâr Oldukları Mezâlim Hakkında Vesâika Müstenid Mâlûmât (İstanbul, 1918), 335 (1919) Senesi Temmuz Ayı Zarfında İslâmlara Karşı İcrâ Olunduğu Haber Alınan Ermeni Mezâlimi (İstanbul, 1919), 7. Birinci Kafkas Kolordusu'nun 334 (1918)'deki Harekâtı ve Meşhûdâtı Hakkında General Harbord Riyâsetindeki Amerikan Hey'etince Takdîm Edilen Rapor (Erzurum, 1920), 335 ve 336 (1919-1920) Seneleri Kafkaya'da İslâmlara Karşı İcrâ Olunduğu Tebeyyün Eden Ermeni Mezâlimi (Kars, 1921), Târihte Kars Eşrâfı (Sarıkamış'ta Varlık gazetesi'nde 25 Ağustos 1921 ilâ 17 Temmuz 1922 târihlerinde tefrika edilmiştir), Erkânıharbiye Vazîfeleri Hakkında (Sarıkamış, 1922), Erkânıharbiye Vezâifinden İstihbârât (İstanbul, 1923), Sanâyi Projeleri (Ankara, 1923), İk̆tisâd Esâslarımız (İzmir, 1923), Tâlim ve Terbiye Hakkında Anahtarlar (Ankara, 1923) gibi… (Yakar 2007: 18-19)
O, Mustafa Kemâl'in meydan okumasına lüzûm kalmadan, tam da o sıralarda, İstiklâl Harbi hakkında bir eser hazırlamıştı ve kitab baskıdaydı: Türkün Ulu Tarihine Büyük Hörmetlerimle: İstiklâl Harbimizin Esasları; Yanlış Bilgi Felâket Kaynağıdır…
Eserden maksadı, resmî ders kitablarında ve yapılan muhtelif neşriyâttaki inkâr, ithâm ve tahrîflere vesîkalarla cevâb vererek, hatâlı veyâ kasıdlı bilgileri tashîh ederek, İstiklâl Harbi'mizin Resmî, yânî Kemalist Târih tarafından gizlenen bâzı hakîkatlerini gün ışığına çıkarmaktı. Kitabın neşredilmesiyle, Milliyet'te mârûz kaldığı edebsizce hücûmlara ve Mustafa Kemâl'in meydan okumasına da cevâb vermiş olacaktı…
Devâmlı tarassud altındayken ve Totaliter Rejimden beklenebilecek her çeşid zulme rağmen böyle bir eser têlîf etmek, büyük cesâret işiydi. Nitekim, meydana getirdiği eser, haber alındı ve baskısı henüz bitmişken, "Mutlak Şef"in tetikcileri (Ali Kılıç, Recep Zühtü Soyak, v.s.) tarafından, kânûnlar umursanmadan, matbaadaki bütün nüshalarıyle zaptedildi ve kamyona doldurulup bir kirec ocağında yakıldı!
Âşikârdır ki cevâb vermekte âciz kaldıkları için, ayrıca hakîkatleri ört bas etmek maksadıyle giriştikleri bu kitab yakma fiiliyle (sene 1933), Kemalist İdeolojinin, Kemalist Rejimin, Kemalist Resmî Târihin ve hepsinin "Baş"ının iflâsını bir kerre daha tescîl etmiş oldular!
Hâdisenin tafsîlâtını, doğrudan, mezkûr kitabı basan kıymetli matbaacı, müellif ve (1950'li senelerde) haftalık Hür Adam gazetesinin nâşiri, rahmetli Sinan Omur'un (1898 – 1974) kaleminden öğreniyoruz. Onun tam metin hâlinde iktibâs ettiğimiz îzâhatı, kitabın yine onun tarafından 1951'de yapılan ikinci baskısının (İstanbul: Sinan Matbaası, 1951, 192 s.) son sayfalarında (190 – 192) mündericdir:
Sinan Omur, -kendi matbaasında basılan- Karabekir'in kitabının nasıl yakıldığını anlatıyor
"Bu kitabı nasıl neşrettim ve nasıl imha edildi
"932 senesinde Feridun Fahri 'Kandemir' tarafından yazılan ve Neşriyat Evimiz tarafından neşredilen 'Zindan hâtıraları' isimli tarihî bir eser dolayısiyle merhum Kâzım Karabekir paşa hazretlerini tanımıştım. Taliliğin [Tâlihliliğin] verdiği gayretle, bu fırsatı hiç kaçırmadım. Paşa hazretlerinden, İstiklâl Harbine ait tarihî hâtıralarının mühim olanlarından bazılarının neşredilmek [bâzılarını neşretmek] üzere lûtfetmelerini rica ettim; paşa bu ricamı memnuniyetle kabul ederek: '- Basabilir misiniz' deyince: '- Tarihî bakımından aydınlanmasına pek büyük ihtiyaç olan ve bilhassa tarafıâlînizden bu hususların açıklanması da çok ehemmiyetli ve kıymetli bulunacağına göre böyle bir eseri basıp Türk milletine sunmağı en büyük şeref ve vazife bilirim ve bu hususta her türlü fedakârlığa hazır olduğumu arz ettim. [Cümlenin düzgün şekli: "İstik̆l̃âl̃ Harbimizin târihî bakımdan aydınlatılmasına ihtiyâc olan bâzı husûslarının bilhassa taraf-ı âlînizden açıklanması çok ehemmiyetli ve kıymetli bulunacağına göre, böyle bir eseri basıp Türk milletine sunmağı en büyük şeref ve vazîfe bilirim, dedim ve bu husûsta her türlü fedâk̃ârlığa hazır olduğumu arzettim."]
"Paşa Hazretleri, bu samimî mukaveleden [mük̃âlemeden] son derece mütehassis olarak 'İstiklâl Harbimizin Esasları' ismi altında ve tamamiyle vesikalardan mürekkep mühim bir eser hazırlıyarak lûtfedecekleri vaadini verdiler.
(İfşââtından korkulan) "Karabekir Paşa, tarassud altındaydı"
"Kısa bir müddet sonra, himmet ettikleri bu eseri ben de geceli gündüzlü çalışarak tabetmeğe başladım. Tam onuncu formayı bastığım bir zamanda, Milliyet gazetesinde, Paşa Hazretlerinin neşrettiği İstiklâl harbine ait vesikalardan bazılarının haricî siyasetimize dokunduğundan neşredemiyeceklerini okuyunca, vesikanın hangi vesika olduğunu öğrenmek istedim. Paşa Hazretlerinden öğrenmek mümkün olamayınca, [ki] 'Paşa tarassut altında bulunduğundan ben temas edemiyordum; vasıta ile muhabere ediyorduk', o zaman Milliyet gazetesinde çalışan Nizamettin Nazif beyefendi üstadımıza bu vesikanın neye dair olduğunu öğrenivermesini rica etmiştim. Muhterem dostumun bunu anlamak üzere yaptığı soruşturmasiyle, gazetenin sahibi ve Siirt mebusu merhum [] Mahmud beyefendinin Ankaraya gitmesi bir oldu ve bu suretle de öğrenmek mümkün olmadı.