Özlem

Anıtkabir'de Büyük Ruhlar Doruğu

Okurlarımızın ilgiyle karşılanacak uyarı, eleştiri ve önerilerine yer veriyor, aramızdaki iletişimin sıcaklığını sürdürerek artırmayı kendimize yaraşan bir sorumluluk sayıyoruz. Aşağıya aldığımız bir kurgulama ile taşlamaya aracılık ederek görevimizi yerine getirme duyarlılığımızı yineliyoruz:

Kuran, ruhun varlığını teyit etti, mahiyetini açıklamadı (İsra85). Kimi kuran yorumcuları, sözü edilen ayeti, Cebrail ya da vahiy olayı biçiminde değerlendirirler. Ruh: nefescan anlamındadır. Ana rahmindeki cenin (Et, kemik ve kan) belli bir süreci tamamladıktan sonra ruhla bütünleşip canlanıyor. Yüce yaradanın sırlarla dolu bu çarpıcı kudreti önünde ürpermemek ve secdeye kapanmamak mümkün değil. Bir cismin aynı anda hem üçgen hem de dörtgen olamayacağı gibi, bir cismin şekli bozulmadan ona başka bir şekil verilemez.

Oysa ki sözü itibariyle bir insan, birbiri ile zıt argümanlardan farklı renkleri, desenleri ve teorileri kendi mahiyetinde (beyninde ve ruhunda) barındırabiliyor. Bu bağlamda söylenmesi gereken o ki, yaşadığı döneme, hatta geleceğe damgasını vuran devlet adamları, mucizevi zaferlere imza atan büyük komutanlar ve bilim insanları, sıradan insanlardan farklı bir beyin, yürek ve ruh ayrıcalığına sahip talihlilerdir. Bu yönü ile zengin olan millî tarihimizin yakın dönemde en dikkat çeken kahramanları şüphesiz ki Atatürk ve onun inançlı takipçisi İsmet İnönü ikilisidir.

Ankara'nın bağrında barınan Anıtkabir'de, Allah'ın nuru, milletinin duaları ve cennet gülleri ile donatılmış uhrevi mekanlarında temiz ve pak bedenleri ebediyet uykusunu sürdürürken, gök yüzündeki bir uydu gibi Türkiye'yi izleyen mübarek ruhları; milletin, devletin ve Cumhuriyet'in vahim durumunu değerlendirme ihtiyacı ile bir araya geldiler. Yok olma ile burun buruna gelen soylu bir milleti kurtaran, çağın, hatta çağların ihtiyacını karşılayacak bir temel üzerinde Cumhuriyeti inşa eden altın neslin bu iki büyük önderi arasında şöyle bir diyalog gelişti:

ATATÜRK: Cumhuriyet çınarının köklerine dökülen kezzaptan, Kuvayı Milliye sınırlarının yeniden çizilmesine ilişkin emperyalist ihanet planlarından ve milli birliğin temeline yerleştirilen dinamit kalıplarından kısa bir özet yaptıktan sonra, İsmet İnönü'ye sordu; "Paşa hazretleri ne düşünüyorsunuz.."

İNÖNÜ: "Velinimetim efendim, Türk mucizesinin büyük mimarı sizsiniz, asıl siz ne düşünüyorsunuz.."

ATATÜRK: "Kahroluyorum İsmet!...Ninelerinin namusunu, dedelerinin canını, Palikarya'nın pençesinden kurtardığımız bu zavallılar, bize neden hep sövüyorlar... Bitip tükenmiş bir imparatorluğun karanlık ikliminde ve çaresizlikler içinde inşa ettiğimiz Cumhuriyeti niçin yıkmaya çalışıyorlar."

İNÖNÜ: "Atam, Cumhuriyeti emanet ettiğiniz Türk gençliği, henüz son sözünü söylemedi. Padişaha kulluktan ALLAH'a kulluk derecesine yükselttiğiniz ve devlet yönetiminde irade sahibi kıldığınız yurttaşlar da bu konuda son sözünü söylemedi. İktidar gafillerinin aldığı destek, sanaldır."